UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KULLANMA SUÇU (TCK M.191)

A-) UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE NEDİR ?

Uyuşturucu ve uyarıcı maddeler; merkezi sinir sistemi üzerinde doğrudan etki yaratarak bireyin bilinç, akıl, ruh hâli ve huylarını değiştiren, kullanım halinde fiziksel ve/veya psikolojik bağımlılık oluşturabilen kimyasal maddelerdir.

Hukuken bu maddeler, ulusal mevzuata (örneğin Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun) ve uluslararası sözleşmelere (1961 Tek Sözleşme, 1971 Psikotrop Maddeler Sözleşmesi vb.) tabi olup, ulusal mevzuat ve sözleşmelerle sıkı bir denetim ilişkisi içindedirler.

Uyuşturucu maddelere örnek olarak esrar, eroin, morfin, kokain, metadon; uyarıcı maddelere ise amfetamin, metamfetamin (crystal meth), MDMA (ecstasy) gibi maddeler gösterilebilir.

Bu maddeler, bireyin sağlığının yanı sıra kamu güvenliğini ve toplum düzenini tehdit etmeleri nedeniyle Türk Ceza Hukuku bakımından suç teşkil eden fiillerin merkezinde yer almaktadır.

B-) UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KULLANMA SUÇUNUN UNSURLARI, KORUNAN HUKUKİ DEĞER,SUÇUN NİTELİKLİ HALİ ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

Uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacıyla satın alan, kullanım amacıyla uyuşturucu madde bulunduran, herhangi bir surette uyuşturucu maddeyi kabul eden veya kullanan kişi TCK m.191/1 uyarınca uyuşturucu madde kullanma suçunu işlemektedir.

Buna binaen TCK m.191/1 hükmünde işbu suça ilişkin dört ayrı eylem  bulunmaktadır, Bu eylemler kullanmak ile kullanmak amacıyla satın almak, bulundurmak ve kabul etmektir. Uyuşturucu madde kullanmak dışındaki eylemlerin ortak bileşeni, failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacına yönelik tahsis etmesi olarak belirtilmektedir.

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma, bir kimsenin, kendisine veya başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi, kullanmak amacıyla fiili ve/veya hukuki egemenliği altında tutmasıdır. Bulundurma, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde fiili egemenlik ilişkisinin devam ettirilmesi anlamına gelmektedir. Burada kesintisiz suç söz konusu olduğundan, uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın kısa veya uzun süreli olmasının suçun oluşumu açısından bir önemi bulunmamaktadır.(YCGK-K.2020/102).

1-) KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Korunan hukuki değeri açıklarken maddenin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği yere bakmakta fayda bulunmaktadır. TCK 191. madde; Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” Başlıklı İkinci Kitabının “Topluma Karşı Suçlar” başlığını taşıyan Üçüncü Kısmında “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar” başlıklı Üçüncü Bölümünde yer almaktadır. Binaenaleyh Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenleniş yerine göre TCK m.191 düzenlemesi ile korunan hukuki değer, genel kamu yararı ve toplum sağlığının korunmasıdır.

Bu amaçların yanı sıra  Anayasa Mahkemesi 26.02.2009 tarih, E:2007/22, K: 2009/37 sayılı kararında 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önce yürürlükte olan TCK m.191/7’nin Anayasaya aykırılık iddiasını incelerken TCK 191. madde ile korunan hukuki yararın sanığı ceza tehdidi ile tedaviye zorlayarak yeniden topluma kazandırmak olduğunu vurgulamıştır.

Nitekim bu husus , GK, E. 2007/22 K. 2009/37 T. 26.2.2009 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı’nda,

 ”…İtiraz olunan TCK’nun 191/7. maddesi ile TCK’nun 191/2 ve dolayısı ile 191/5. maddesindeki yasa kuralının cezalandırmada aynı amacı gerçekleştirmeye yönelik olduğunda kuşku yoktur, her iki yasa maddesi de günümüz toplumunun en önemli sorunlarından biri haline gelen uyuşturucu madde kullanımı ile mücadeleyi etkinleştirmek, uyuşturucu kullanımını, satın alınmasının, kabul edilmesini birey için caydırıcı hale getirmek ve bu sorunu yaşayan bireyleri tedavi ederek topluma kazandırma amacını gütmektedir…”

şeklinde belirtilmektedir.

2-) FAİL

Suçun kanuni tanımındaki unsurları icra eden kişiye fail denilmektedir. Kanun koyucu TCK’de bazı suçların icrası kapsamında failin bazı hukuki veya maddi özelliklere sahip olmasını aramaktadır. Lakin  TCK 191.madde kapsamında incelediğimizde uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanma suçu açısından kanun koyucu belirli vasfa sahip olmayı aramamış olup, bu suç gerçek kişi olmak şartıyla, herkes tarafından işlenebilen suçlardandır.

Kanun koyucu, mülga 765 sayılı Ceza Kanunu döneminde uyuşturucu madde kullanımı suçunda failin “iptila” yani aşırı düşkünlük derecesinde bağımlılığının olması şartını aramaktayken 5237 sayılı TCK’de böyle bir şart veya düzenleme bulunmamaktadır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanma suçunun failinin bu maddeyi ilk  defa kullanmasıyla sürekli ve düzenli kullanan olması veya bağımlılık derecesinde olması suçun icrası bakımından farklılık arz etmemektedir.

TCK m.192 hükmü uyuşturucu madde kullanan şahıs ile uyuşturucu madde kullanmayan ancak kullanmak için alan veya bulunduran şahıs arasında uygulanacak güvenlik tedbirine ilişkin bir ayrım yapmaktadır. İşbu Kanun hükmü uyarınca uyuşturucu madde kullanmayan ancak kullanmak için alan yahut bulunduran kişi hakkında yalnızca denetimli serbestlik hükümleri uygulanırken uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan şahıs hakkında hem denetimli serbestlik hemde tedavi uygulanmalıdır.

Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri failin kullanma amacıyla uyuşturucu madde tedarik etmesi durumunda bu suçun kapmasına girip girmeyeceği meselesidir. Bu hususta failin tedarik ettiği uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kişisel kullanımına yetecek miktarı aşıp aşmadığına bakılması gerekmektedir. Eğer fail kişisel kullanımına yetecek miktarı aşan düzeyde uyuşturucu imal yahut tedarik ederse TCK m.188 hükmü uyarınca uyuşturucu ve uyarıcı madde imal etme suçundan yargılanmaktadır.

3-) MAĞDUR

Maddeyi kullanan bireyin kendisi suçun mağduru olmamaktadır. TCK m.191 hükmünün TCK’de düzenlendiği yer esas alındığında  uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanma suçunun mağduru toplumdur. Öğretide bazı yazarlar uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanma suçunun mağdurunu suç uluslararası nitelik kazanması durumunda tüm insanlık olarak belirtmektedir.

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu da uyuşturucu maddeye ilişkin suçlarda, hukuken korunmak istenen değer toplumun ve bireyin esenliği şeklinde kararlarında bahsetmektedir.

4-) KONU

Suçun konusu, uyarıcı veya uyuşturucu maddelerdir. Uyarıcı veya uyuşturucu maddenin niteliği suçun kanuni tanımındaki unsurların icrası bakımından önem arz etmemektedir. Maddenin esrar, ectasy, kokain, bonzai, metamfetamin, amfetamin ya da eroin olması bakımından fark bulunmamaktadır.

Uygulamada bu suç kapsamında kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenecek kriminal raporun içeriğinde hangi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirildiğinin yahut uyuşturucu veya uyarıcı maddenin içeriğinin belirtilmesi ve tahkikata ilişkin evraklarda bulunması gerekmektedir. Aksi hasıl olursa suçun ana konusunu oluşturan uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmadığından işlenemez suçtan söz edilmektedir.

Nitekim, 10.CD. 05.04.2004- 2025\3900 tarihli Yargıtay Kararı’nda bu hususa değinilmektedir.

“…Sanığın ikametinde yakalanan suça konu maddelerin…. Uyuşturucu madde içerip içermediği hususunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılmadan eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması…” 

Yukarıdaki yazılan konular kapsamında değinilmesi gerekli 10.CD.  2014\12180 E.2017\946, K13.03.2017 tarihli Yargıtay Kararı’nda da açıklanan hususa şu şekilde değinilmektedir.

“…Haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen Mine T., Samire A. ve Aysun A.’nın sanığın kendilerine temin ettiğini söyledikleri maddenin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olup olmadığının tespit edilmediği, adı geçenlerin suç tarihinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandıklarının teknik yöntemlerle saptanamadığı, sanıkta da herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemediği, dolayısıyla adı geçenlerin soyut beyanları dışında sanığın atılı suçu işlediğini samout bir olgu olarak ortaya koyan, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır…”

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunun hukuken gerçekleşmesi için, failin eyleminden önce, suçun konusunun yani uyuşturucu veya uyarıcı maddenin varlığı kesin olarak tespit edilmelidir. Bu noktada ilk değerlendirme, 2313 sayılı Kanun çerçevesinde uyuşturucu maddeler hakkında eğitim almış kolluk görevlilerinin hazırladığı ön ekspertiz raporlarıyla yapılabilmektedir. Ancak bu tür raporlar yalnızca ön değerlendirme mahiyetindedir; taşıdıkları içerik bilirkişi görüşü değil, mesleki kanaat niteliği taşır. 

Ceza muhakemesi sisteminde esas olan, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konmasıdır. Bu doğrultuda, maddenin gerçekten uyuşturucu veya uyarıcı olup olmadığı yalnızca yetkili adli tıp kurumları veya laboratuvarlar tarafından düzenlenen kesin ve bilimsel içerikli uzmanlık raporları ile ortaya konabilir. Bu raporun mevcut olmaması halinde, mahkemenin sadece kolluk görüşüne veya ön değerlendirmeye dayanarak karar vermesi, hem usul hukuku ilkelerine hem de suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırılık teşkil eder.Uygulamada da Yargıtay, maddi gerçeğin bu şekilde tespit edilmediği davalarda, yalnızca ön rapora dayanılarak verilen hükümleri bozma gerekçesi saymaktadır.

Nitekim, Yargıtay 10.CD., 2012/21190 E. – 2014/11460 K. , 21.10.2014 tarihli Kararı’nda yalnızca kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen ön ekspertiz raporuna dayanarak hüküm kurulmasının bozma sebebi teşkil ettiğini belirtmektedir.

Diğer yandan, failin soruşturma veya kovuşturma aşamasında, yalnızca madde kullandığını beyan etmesi de mahkûmiyet kararı için tek başına yeterli kabul edilemez. Bu beyanın cezaî sonuç doğurabilmesi için, söz konusu maddenin ele geçirilmiş olması ve bu madde hakkında kesin içerikli bir uzmanlık raporunun dosyada bulunması gerekir. Aksi hâlde suçun maddi unsuru gerçekleşmediğinden, ceza sorumluluğu doğmaz.

Bu hususa ilişkin 10.CD.,2006/2369,2007/400 Yargıtay tarafından verilen bir karar bulunmaktadır.

“…Sanığın hazırlık ifadesi ve aşamalardaki beyanlarına göre uyuşturucu madde kullandığı kabul edilmesine rağmen, kullandığını ifade ettiği uyuşturucu madde veya örneğinin ele geçirilmemiş ve madde üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış olması, keza sanıkların kan ve idrar örneği alınıp tahlili de yapılmaması nedeniyle uyuşturucu metabolidinin saptanmaması karşısında sanığın mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması kanuna aykırıdır…”

Maddenin gerçekten suç konusu sayılıp sayılmayacağına ilişkin bu hassasiyetin temelinde, kanunilik ilkesi yer alır. Zira Türk hukukunda uyuşturucu ve uyarıcı maddeler kanun metninde tek tek sayılmamıştır. Bu husus, hem uygulamada hem de öğretide çeşitli tartışmalara yol açmaktadır. Bir görüşe uyarınca, kanunilik ilkesinin gereği olarak bu maddelerin doğrudan kanun koyucu tarafından açıkça tanımlanması, suçun sınırlarının belirginleştirilmesi açısından zorunludur. Bu görüş, hukukun temel ilkelerinin her şartta muhafaza edilmesi gerektiğini savunur.

Diğer görüş ise çağımızda uyuşturucu ve uyarıcı madde çeşitliliğinin büyük bir hızla arttığını, kimyasal bileşimlerde sürekli değişiklikler yapıldığını, dolayısıyla bu maddelerin kanun metninde tek tek sayılmasının hayatın olağan akışı mümkün olmadığını ifade eder. Bu doğrultuda, düzenlemenin yönetmelik ve uluslararası sözleşmelere bırakılması, uyuşturucuyla mücadelede dinamik ve etkili bir yöntem olarak görülür. Gerçekten de uygulama bu yönde gelişmiş; failin kullandığı maddenin isminin kanunda yer alıp almadığı değil, fiilen bağımlılık yaratıcı ve zararlı bir etki taşıyıp taşımadığı esas alınmıştır.

Sonuç olarak, failin cezalandırılabilmesi için öncelikle eyleminin konu aldığı maddenin hukuken geçerli yöntemlerle tespit edilmiş bir uyuşturucu veya uyarıcı madde olması gerekir. Aksi hâlde, örneğin kişiye uyuşturucu yerine un verilmişse veya sahte bir madde kullanılmışsa, suçun konusu mevcut olmadığından işlenemez suç durumu gündeme gelir. Bu da failin hukuken cezalandırılamayacağı anlamına gelir.

5-) HAREKET

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Amacıyla Gerçekleştirilen Seçimlik Hareketler

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu, seçimlik hareketli bir suç olup, maddeyi kullanma amacıyla gerçekleştirilen dört ayrı fiille oluşabilmektedir: satın alma, kabul etme, bulundurma ve kullanma. Bu fiillerden herhangi birinin tek başına gerçekleşmesi dahi suçun oluşması için yeterli olmaktadır. Buna karşılık, fiillerin bir arada gerçekleştirilmesi durumunda, suç sayısı değil, fiil sayısı artmakta ve hukuken tek bir suç olarak değerlendirilmektedir. Ancak fiillerin farklı maddelere ya da farklı amaçlara yönelmiş olması halinde, artık tek suçtan değil, her bir eylem için ayrı suçtan söz edilmesi gerekir.

Bu suç tipi, neticesi hareketle bitişik suçlar arasında yer almakta olup, kanuni tanımda yer alan dış dünyadaki değişiklik; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin fiilen satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması veya kullanılmasıyla somutlaşmaktadır. Bu yönüyle suçun tamamlanması, neticenin gerçekleşmesine bağlanmıştır. Ayrıca failin iradesiyle bu maddeleri kullanması sonucunda başka bir suç işlemesi halinde, fiil sebebinde serbest hareketler prensibi uyarınca ayrıca cezalandırılacaktır.

5-a) Kullanmak Amacıyla Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak

Satın alma fiili, bir bedel veya ikame karşılığında uyuşturucu veya uyarıcı maddenin zilyetliğinin devralınmasıyla oluşur. Bedelin yalnızca para olması gerekmez; ekonomik değeri olan herhangi bir şey, hatta yine bir başka uyuşturucu madde ile yapılan takas da satın alma sayılabilir. Ancak karşılığında hiçbir ekonomik değeri olmayan, örneğin cinsel ilişki gibi bir fiilin verilmesi durumunda satın alma eylemi oluşmaz; bunun yerine bulundurma ya da kabul etme fiilleri değerlendirilir.

Bu eylemin suç olarak değerlendirilebilmesi için üç temel unsur aranmaktadır: İlk olarak bir ivazın varlığı, ikinci olarak maddenin fiilen failin zilyetliğine geçmiş olması, üçüncü olarak da failin amacının maddeyi kullanmak olması gerekir. Aksi durumda, amaç kullanmak dışında bir husus (örneğin ticaret) ise, fail TCK m.188 kapsamında değerlendirilir. Failin amacı sadece beyanlarına göre değil, olayın özelliklerine göre tespit edilmelidir. Maddenin miktarı, bulunduğu yer, paketlenme biçimi gibi birçok unsur bu değerlendirmede belirleyici olur.

5-b) Kullanmak Amacıyla Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kabul Etmek

Kabul etme, failin başka bir kişiye ait olan maddeyi herhangi bir karşılık ödemeksizin tasarrufuna almasıdır. Zilyetliğin devri söz konusu olmalı, yalnızca sözlü anlaşma yeterli sayılmamalıdır. Failin amacı burada da kullanmak olmalıdır. Aksi halde ticaret kastı mevcutsa yine TCK m.188 uygulanır.

Uyuşturucu maddenin miktarı burada da önemli bir kriterdir. Kullanım dozunun çok üzerinde maddelere sahip olunması, kullanma amacını zayıflatır ve ticari amaçla edinildiği yönünde değerlendirilir. Ayrıca failin, maddeyi soruşturma veya kovuşturma konusu olan kişiyi koruma amacıyla kabul etmesi halinde TCK m.281’de tanımlanan delilleri gizleme suçu gündeme gelir.

5-c) Kullanmak Amacıyla Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurmak

Bulundurmak, failin uyuşturucu maddeyi kendi fiilî ya da hukukî egemenliği altına alarak üzerinde tasarruf etmesidir. Failin bu maddeye kolaylıkla ulaşabilir durumda olması, suçun oluşumu için yeterlidir. Madde failin üzerinde olabileceği gibi evinde, aracında, iş yerinde de olabilir. Mülkiyetin kime ait olduğunun önemi yoktur; önemli olan madde üzerindeki tasarruf ve ulaşılabilirliktir.

Bulundurma eylemi süreklilik arz eden, kesintisiz suç niteliğindedir. Kullanılmamış olması veya ileride gerekebilir diye bulundurulması, suçu ortadan kaldırmaz. Eğer madde reçeteyle verilmişse ve tıbbi gerekliliğe dayanıyorsa suç oluşmaz; ancak reçetesiz olarak temin edilmesi halinde fail cezai sorumluluktan kurtulamaz.

Bu suç ile TCK m.188 arasında belirleyici fark, failin amaç unsurundadır. Kullanmak kastı olan kişi m.191’den, ticaret kastı olan ise m.188’den sorumlu olur. Bu ayrımın yapılmasında, maddenin miktarı, saklanma biçimi, hassas terazi, küçük poşetler ve yüksek miktarda para gibi unsurlar dikkate alınmalıdır.

Ayrıca başkası için uyuşturucu maddeyi bulundurmak da bu kapsamda değerlendirilemez; bu durumda fail TCK m.190’da düzenlenen “kullanılmasını kolaylaştırma” suçundan sorumlu tutulacaktır. Failin hem kendisi için bulundurması hem de başkası için saklaması halinde ise her iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılması gerekir.

5-d) Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak

Uyuşturucu maddenin vücuda herhangi bir yolla alınarak etkisi altına girilmesi kullanma fiilini oluşturur. Bu kullanım ağızdan alınarak, burundan çekilerek veya damar yolu ile olabilir. Kullanımın bir kez gerçekleşmiş olması suçun oluşması için yeterlidir; mükerrer kullanımlarda ise tek suç oluşur, çünkü bu eylem hukuki olarak kesintisiz bir fiildir.

Kullanımın hangi amaçla yapıldığının, failin psikolojik gerekçelerinin veya madde türünün bir önemi bulunmaz. Ayrıca madde ele geçirilememişse, vücut üzerinden alınan örneklerle yapılan analizler sonucunda failin etkilenmiş olup olmadığı belirlenebilir. Ancak failin ikrarı tek başına yeterli delil olarak kabul edilmez.

TCK m.191’de yer alan suçun, okul, hastane, ibadethane gibi kamuya açık yerlerde işlenmesi durumunda nitelikli hal söz konusudur ve ceza artırılır. Maddenin türü de (kokain, amfetamin, metamfetamin, ectasy  vs.) bu suç açısından farklı cezaya yol açmaz.

Uyuşturucu maddenin eser miktarda olması halinde de suçun oluşup oluşmadığına dair öğretide görüş ayrılıkları mevcuttur. Kimi görüşler, maddenin türünün belirlenebilmesi hâlinde miktar az da olsa suçun oluştuğunu savunurken; karşıt görüşler, kullanım açısından etkisiz düzeydeki maddelerin suçun maddi unsurunu oluşturmadığını savunmaktadır. Yargıtay da son kararlarında madde miktarının etkili olmaması veya ölçülemeyecek düzeyde olması halinde işlenemez suç kabul etmekte ve beraat kararları vermektedir.

Nitekim, YCGK., 26.06.1984, 1984/5 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı’nda belirtilmektedir

 “…Oluşa ve kabule göre, sanığın attığı kağıt içindeki kokain maddesi tartışılamayacak kadar az miktardadır. Uzman bilirkişiler dava konusu uyuşturucu maddenin keyif vermeyeceğini açıklamışlardır. Elde edilen miktar dışında sanıkta, otoda ve yerde kokain maddesi arandığı ve elde edilemediği hususunda bir kayda rastlanmamıştır. ..Hal böyle olunca suça konu kokain maddesinin kullanmaya elverişli miktarda olmadığının kabulü gerekir. Bu itibarla, sanığa yüklenen eylemin TCK 404/2. maddesindeki kast unsuru oluşmadığından itirazın kabulüne..”

Bununla birlikte, maddenin başkalarına ikram edilmesi, paylaşılması gibi durumlarda failin sorumluluğunun ne olacağı uygulamada en çok tartışılan hususlardandır. TCK m.188/3 hükmü kapsamında değerlendirilen “başkasına verme” eyleminde ticari amaç aranmamaktadır. Ancak bazı kararlar, bu tür eylemleri TCK m.191 kapsamında değerlendirmiştir. Yargıtay bu konuda istikrarlı olmayan bir yaklaşım sergilemekte olup, bazı kararlarında ikram eylemini ticaret suçu, bazı durumlarda ise kullanma suçu kapsamında değerlendirmektedir.

İşbu konuya ilişkin 10.CD.2012/13522E. 2013/8959K. 11.10.2013 tarihli Yargıtay Kararı bulunmaktadır.

“…Sanık ile müşteki aralarında arkadaşlık ilişkisinin bulunduğu, sanığın olay günü müşteki ile birlikte yanında getirmiş olduğu esrarlı sigarayı içtikleri, aynı sigarayı birlikte içme nedeniyle temin etme kastının bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma”yerine “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan mahkumiyet kurulması…“

6.MANEVİ UNSUR

Suçun manevi unsuru, kişisel ihtiyacını karşılamak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak,uyarıcı yahut uyuşturucu madde olduğunu bilerek bulundurmak,satın almak ile uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacıyla kabul etmektir. Buna binaen suçun manevi unsuru kasttır.

7.HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

7-a) Hakkın Kullanılması

Ceza hukukunda, bireyin hukuka uygun bir hakkını kullanması durumunda cezai sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Bu çerçevede, kişinin tedavi amacıyla ve yetkili makamlarca düzenlenmiş bir reçete ile uyuşturucu veya uyarıcı madde içeren ilacı kullanması, hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilir. Burada gözetilen asıl hukuki faide, bireyin yaşam hakkını korumaktır.

Ancak kişinin reçetesiz biçimde veya hukuka aykırı şekilde uyuşturucu/uyarıcı madde kullanması,kendisine reçete edilen kullamım miktarının ötesine geçmesi ya da kendisine reçete edilen uyuşturucu/uyarıcı maddeyi el altından keyif veya kafa yapıcı amaçlarla kullanmak isteyen üçüncü kişiye satması durumunda, artık hakkın kullanılması kapsamında bir hukuka uygunluk hali söz konusu olmayacaktır. Bu durumda, kişinin fiili TCK m.191 anlamında suç teşkil etmektedir.

7-b) Zorunluluk Hali

Zorunluluk hali, kişinin kendisi veya bir başkası için ciddi ve ani bir tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla suç oluşturan bir fiili işlemesi halinde gündeme gelir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı bağlamında, bu durum doktrinde farklı şekillerde değerlendirilmiştir.

Bir görüşe göre, zorunluluk hali sadece “kullanma” eylemi bakımından hukuka uygunluk sebebi teşkil edebilir. Diğer görüşe göre ise, “satın alma, kabul etme ve bulundurma” gibi seçimlik hareketlerin tümü açısından da uygulanabilir. Ancak her somut olay, olayın özellikleri, ortam koşulları ve failin durumu dikkate alınarak ayrıca değerlendirilip karar verilmesi fikrimce daha doğru olmaktadır.

Örneğin, doktor erişiminin mümkün olmadığı bir ortamda, bireyin yoğun ağrıyı dindirme amacıyla uyuşturucu madde kullanması veya annenin, tedaviye erişimi olmayan kriz halindeki çocuğuna uyuşturucu madde vermesi gibi durumlar zorunluluk hali kapsamında değerlendirilebilir.

7-c) Fiilin Failin Rızasıyla Gerçekleşmesi

Kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçunun oluşabilmesi için, failin bu fiilleri bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gereklidir. Rıza ve kast olmadan bu suçun oluşması mümkün değildir.

Failin bu maddeleri zorla veya aldatma yoluyla alması ya da bilgisi dışında kullanması halinde, eylem hukuka uygunluk kapsamında değerlendirilecek; kastın yokluğu nedeniyle cezai sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

Türk Ceza Kanunu’nun 34. maddesi uyarınca, bireyin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kendi rızasıyla alması, ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Ancak madde kişinin iradesi dışında verilmişse, yahut geçici bir nedenle bu maddeyi kullanmış ve bunun sonucunda yaptığı eylemlerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak hale gelmişse, failin ceza sorumluluğu doğmaz.

Örneğin, bireyin bilgisi dışında kendisine uyuşturucu verilmesi sonucunda madde etkisiyle kendi iradesini kaybetmesi ve bu durumda hukuka aykırı bir eylemde bulunması halinde, TCK m.34/1 gereği cezai sorumluluktan muaf tutulacaktır.

8 – ) UYARICI VEYA UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇUNUN NİTELİKLİ HALİ

5237 Sayılı TCK 191.maddesinin 10. fıkrası bu suçun nitelikli halini düzenlemektedir. Bu fıkraya göre, “Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.” denilmiştir.

Bu fırkadaki sayılan yerlerin hepsinin ortak özelliği olarak insanların toplu şekilde bir arada bulunmak şartı ile işlerini yürüttüğü mekanlar olmasıdır. Kanun koyucunun mekana/konuma göre bir artırım maddesinin düzenlemesinin asıl nedeninin uyuşturucu madde kullanımının daha fazla yaygınlaşmasını önüne geçmektir.

Uyarıcı veya uyuşturucu madde  kullanma suçunun nitelikli halin uygulanması için, failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın aldığı, bulundurduğu, kabul ettiği veya kullandığı yerin sayılan yerlerin çevre duvarı, sınırından itibaren iki yüz metre içerisinde olduğu olayı gören kolluk görevlisi tarafından ıslak imzalı kroki tutanağı altına alınmalıdır. Burada yapılan mesafe ölçümü mutlaka yürüme mesafesi olmalıdır.

Eğer kolluk görevlileri krokiyi bu şekilde hazırlamamışlar veya dosyada bu hususta tereddüt varsa mahkemece olay yerinde trafik bilirkişileri de hazır edilmek suretiyle bizzat keşif yapılarak suça konu eylemlerin gerçekleştirildiği yerin iki yüz metre içerisinde olup olmadığı kesin ve net olarak  belirlenmelidir.

9-) UYARICI VEYA UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇUNDA TEŞEBBÜS

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu, somut bir eylemin gerçekleşmesi ile tamamlanan bir suçtur. Kullanmak amacıyla uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak suçunda ki hazırlık hareketlerine örnek olarak uyuşturucu madde kullanılması için iğne, sarmalık kağıt gibi alet ve malzeme temini veya satıcı ile fail arasında maddenin kalitesine dair   konuşmalar örnek olarak sayılabilir.

Teşebbüs hükümleri daha çok suçun söz konusu seçimlik eylemlerinden özellikle satın alma ve kabul etme eylemleri açısından ortaya çıkar. Bunun sebebi ise kabul etme ve satın alma şeklinde gerçekleşen seçimlik hareketlerin bölünebilir nitelikte olmalarından kaynaklanmaktadır.

Satın alma eylemi için, taraflar arasında öncelikle bir anlaşmaya varılmış olmalı ve sonrasında zilyetliğin geçirilmesi neticesinde teslim şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın almak üzere satıcı ile anlaşıp, maddeyi teslim almadan kolluk görevlilerince yakalanması durumunda failin eylemi teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır

Yargıtay’ da bu konuda vermiş olduğu bir kararında özetle “Uyuşturucu maddeyi teslim almak üzere olay yerine gittiklerinde henüz uyuşturucu madde kişiye teslim edilmeden kolluk görevlilerinin müdahalesi sonucu yakalanmış olan sanıkların eylemlerinin, suça teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilerek, sanıklar hakkında  5237 sayılı TCK’ nın 35. maddesinin uygulanması gerektiği” şeklinde hüküm vererek bu görüşte olduğunu belirtmiştir.

Suçun seçimlik hareketlerinden biri olan kabul etmek eyleminde, taraflar arasındaki uyuşturucu veya uyarıcı maddenin teslimi ile tamamlanır. Teslimden önce failin yakalanması durumunda fiil teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.

Seçimlik hareketlerden bulundurma eylemi açısından bakıldığında , bulundurma eylemi kesintisiz suç teşkil edeceğinden teşebbüs hükümlerinin uygulanması en zor suç tipidir. Fail uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi bulundurduğu sürece suç devam etmektedir. Buna binaen teşebbüs hükümleri uygulanamamaktadır.

Son kalan seçimlik hareket olan kullanma eylemi açısından ise dikkat edilmesi gereken husus uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi bir defa içmek yahut hepsini bitirmek arasında suçun unsurları açısından bir  fark yoktur. Öncelikle teşebbüs açısından kullanma suçunun icra hareketlerinin kısımlara bölünüp bölünmediğine ilişkin değerlendirme yapılmalıdır. Kullanma eylemi için yapılan icra hareketleri kısımlara bölünebilir. Failin kullanmak amacıyla uyuşturucu maddeyi kağıta sarması, ezmesi, şırıngaya enjekte etmesi, hazırlaması ve henüz maddeyi kullanmadan yakalanmış olması halinde kullanmaya teşebbüs söz konusu olacaktır ancak failin bu aşamaya kadar ki eylemi  suçun bir diğer seçimlik hareketi olan bulundurma eyleminin unsurlarını oluşturacağından faili hakkında suçun tamamlanmış halinden ceza sorumluluğu meydana gelecektir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunda mühim hususlardan biri gönüllü vazgeçme durumudur. Bu suç açısından fail işlemekte olduğu suçtan salt olarak  kendi iradesi ile herhangi bir etken olmadan vazgeçer ise bu durumda teşebbüs hükümleri dahi uygulanmayacaktır

10-) UYARICI VEYA UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇUNDA İŞTİRAK

Ceza hukukunda iştirak kavramı, suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi durumunda gündeme gelen özel bir sorumluluk rejimini ifade eder. Önceki mevzuatta yer alan asli-fer’i iştirak ayrımı terk edilmiş; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, iştirak hallerini faillik, azmettirme ve yardım etme olarak sınıflandırmıştır. Bu ayrım yapılırken esas alınan kriter, suçun işlenmesi sürecinde hangi kişinin fiil üzerinde ne ölçüde hâkimiyet kurduğudur.

İştirak sadece müşterek fail sıfatıyla suça katılımı değil; aynı zamanda azmettirme ve yardım etme gibi dolaylı katkıları da kapsar. Kanun koyucu, bir kişinin başka birini suç işlemeye yönlendirmesini azmettirme, suçu işlerken ona destek sağlamasını ise yardım etme olarak tanımlar. Yardım eylemleri, suç işlenmeden önce gerçekleşmişse dahi, failin sorumluluğunu doğurabilir. Nitekim bir kişiye uyuşturucu maddeyi nereden temin edeceğini göstermek veya saklaması için yer temin etmek gibi davranışlar bu kapsamda değerlendirilir.

Uyuşturucu madde kullanmak için satın alma, kabul etme ya da bulundurma fiilleri seçimlik hareketli suçlar arasında yer almakta olup bu yönüyle mütemadi suç niteliği taşır. Suç devam ettiği sürece, kullanmak amacıyla maddeyi temin eden kişinin eylemine iştirak edenlerin sorumluluğu da devam edecektir. Ancak bu durumda dahi, failin suç üzerindeki kastı ve diğer kişilerle irtibatı detaylı şekilde incelenmeli; özellikle aile içi birlikteliklerde, diğer bireylerin suçtan haberdar olup olmadıkları açıklığa kavuşturulmalıdır.

Evde yaşayan eş veya diğer aile bireylerinin uyuşturucu maddeyi birlikte kullanma niyeti bulunmadığı, maddeyi yalnızca failin bulundurduğu sabit olduğu takdirde, bu bireylerin cezai sorumlulukları doğmayacaktır. Öte yandan, bu bireylerin eylemi kolaylaştırıcı nitelikteyse ya da kullanımı teşvik edici bir tutumları varsa, artık farklı suç tipleri (örneğin özendirme suçu) gündeme gelebilecektir. Kişiye uyuşturucu madde kullanımı için özel bir mekân tahsis edilmesi de bu kapsamda değerlendirilmekte, suçun işlenmesini kolaylaştırıcı veya özendirici bir zemin oluşturduğu kabul edilmektedir.

İştirak halinde suç işlenmesinde dolaylı faillik de önemli bir yer tutar. Bir kimsenin iradesi üzerinde egemenlik kurarak onu suç işlemeye sevk eden kişi, fiili bizzat gerçekleştirmese dahi fail sıfatıyla sorumlu tutulur. Özellikle ayırt etme gücü bulunmayan bireylerin suç işleyici olarak kullanılması hâlinde, bu kişileri yönlendirenin sorumluluğu ağırlaşır ve ceza artırımı uygulanır.

Öte yandan, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde arayan bir kimseyi satıcıya yönlendirmek, maddenin nasıl kullanılacağını anlatmak ya da maddeyi saklaması için yer göstermek gibi fiiller, yardım etme olarak değerlendirilir. Yardım etmenin cezası belirlenirken, işlenen suçun niteliği esas alınır ve faille birlikte cezai sorumluluğa gidilir. Eğer bu kişiler hakkında denetimli serbestlik kararı uygulanıyorsa, yardım eden ya da azmettiren yönünden de aynı hükümlerin uygulanması mümkündür.

Son olarak, Yargıtay uygulamasında da bu suç türlerinde birlikte işlenme ihtimali kabul edilmektedir. Her ne kadar maddeyi bir kişi temin etmiş olsa da, birlikte içilmek üzere alınmış olması, her iki fail açısından da ayrı ayrı sorumluluk doğurabilmektedir. Bu noktada, eylemin devretme veya tedarik niteliğinde olup olmadığı, faillerin birbirine karşı konumları ve katkı dereceleri önem kazanmaktadır.

11-) UYARICI VEYA UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇUNDA İÇTİMA

Uyuşturucu madde kullanma suçu ile diğer suçlar arasında fikri içtima veya gerçek içtima ilişkisi doğabilir. Örneğin, bir kişi hem uyuşturucu maddeyi satın alıp hem de kullandıysa, bu durumda fail tek bir cezayla cezalandırılır (fikri içtima – TCK m.44).

Ancak failin hem uyuşturucu maddeyi sattığı hem de kullandığı durumlarda TCK m.188 (ticaret) ve TCK m.191 (kullanma) suçları arasında gerçek içtima söz konusu olur. Çünkü her iki eylem farklı hukuki değerleri ihlal etmektedir. Bu durumda, fail her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılır.

Öğretide, maddeyi kullanan kişinin aynı zamanda yanında başka kişilerle birlikte maddeyi kullanması veya bu kişilere kolaylık sağlaması hâlinde, bu kişilerin fiillerinin bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Zira her bir kişinin kendi fiili, suçu oluşturacak yeterlilikte ise, iştirak değil gerçek içtima hükümleri uygulanır.

C-) YAPTIRIM VE KOVUŞTURMA USULÜ

TCK’nın 191.  maddesinde tanımlanan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu madde kullanmak suçunun yaptırımı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.

Bu suçu düzenleyen 191. maddenin 10. fıkrasında belirtilen yerlerde (okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri veya sosyal amaçla toplu bulunan tesisler ile bunların varsa çevre duvarı , tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlara iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerler) işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılacaktır.

Kanun koyucu suçu işleyen kişiler bakımından söz konusu hapis cezasına hükmedilmesini engelleyen bir sistem getirmiştir. Buna binaen suçu işleyen şüpheli hakkında başlatılan soruşturma sonunda suçun kanuni tanımındaki unsurlarının icra edildiğine dair yeterli delile ulaşılması halinde savcı dava açmak yerine beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verecektir. Kamu davasının ertelenmesine ilişkin karar verilirken bu hususu düzenleyen CMK m. 171′ deki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği dikkate alınmayacaktır.

Cumhuriyet savcısı, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilen şüpheliyi, erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklere aykırı davranması halinde meydana gelebilecek hususlar konusunda uyaracaktır. Bu kararın kolluk kuvvetlerine de bildirilmesi gerekmektedir.

Erteleme süresinde şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır. Süre denetimli serbestlik müdürü istemi veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık süreler ile en fazla iki yıl uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik verilen kişi gerekli görülmesi halinde denetimli  serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılıp kullanılmadığının tespiti amacıyla şüphelinin , Cumhuriyet savcısı tarafından ilgili kuruma sevkine karar verilmektedir.

Hakkında denetimli serbestlik hükümleri uygulanan şüphelinin, uyuşturucu madde kullanması alışkanlık haline gelmiş ve bağımlılık derecesine ulaşmışsa tedaviye gerek görülecek, lakin ilk defa uyarıcı veya uyuşturucu maddeyle temas halinde bulunması durumunda bu durum tedaviyi gerektirecek nitelikte değilse tedaviye tabi tutulmayacaktır.

Şüpheli şayet erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmakta ısrar etmesi durumunda hakkında kamu davası açılacaktır.

Nitekim, Yargıtay., 10. CD., 2019-90/2018-3082., 29.03.2018 tarihli Kararı’nda ilgili hususa ilişkin örnek niteliğinde karar vermiştir.

 ”… Her ne kadar mahkemece iddianamenin iadesi kararında, ” şüphelinin tebligatlardan haberi olmadığı, tebligatların tamamen adres kayıt sisteminde belirtilen adrese dair olması nedeni ile kanun gereği yapılmış olduğu” karar gerekçesinde yer verilmiş ise de, tebliğ yapılan adres sanığın bilinen adresi olup aynı zamanda mernis adresi de olduğu ve tebliğe elverişli olmadığının anlaşılması durumunda Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Kanun’un 21. Maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ yapılmasının yasaya aykırı olmadığı, … Bu hali ile yasaya uygun şekilde yapılan iki uyarılı başvuru davetiyesine rağmen kuruma müracaat etmeyen şüpheli hakkında kullanmak için uyuşturucu madde kullanma suçunun TCK’nın 191. maddesinin  1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması  isteğiyle açılan davada ” ”kovuşturma şartı” olan ” ısrar koşulu” gerçekleştiği anlaşıldığından, iddianamenin iadesi kararına  yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olup, bozma kararı  yerindedir.

Ayrıca erteleme süresi zarfında şüpheli kullanmak maksadıyla tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması yahut uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde de kamu davası açılır.

Erteleme süresi ile denetimli serbestlik düzenlemeleri farklılık taşımaktadır. Denetimli serbestlik ile gerekli görülmesi halinde uygulanacak tedavi süresi en fazla 3 yıldır. Lakin erteleme süresi en fazla üç yılken, erteleme süresi beş yıldır. Kişi en fazla üç yıl olabilen denetimli serbestlik ve tedavi yükümlülüklerine uygun davranıp ve fakat bu süreler bittikten sonra erteleme süresi zarfında öngörülen yükümlülükleri ihlal etmesi halinde kamu davası açılacaktır. Beş yıllık erteleme süresi bittikten sonra suçun işlenmesi halinde kamu davası açılması mümkün değildir.

Erteleme süresi zarfında kişinin uyarıcı veya uyuşturucu madde suçunun seçimlik hallerinden birini işlemesi durumunda TCK m.191/4 hükmü uyarınca ihlal sayılacak lakin bu ihlal ayrı bir soruşturma ya da kovuşturma konusu yapılmayacaktır.

Kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaması ya da bu ihlal neticesinde kamu davası açılmasından sonra kullanmak için uyarıcı veya uyuşturucu madde temin etme ve kullanma suçunun tekrar işlenmesi halinde ise yeniden kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmeyecek ve kişi hakkında doğrudan soruşturma ile kovuşturma yapılması gündeme gelecektir.

Şüpheli erteleme süresi zarfında TCK m.191/4 hükmü uyarınca belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranmaz ve yasakları ihlal etmezse, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.

Değinilmesinde faide olan husus suçun vasfının yargılama sırasında değişmesi halinde ne olacağı meselesidir.Misalen uyarıcı veya uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu veya uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarından dolayı yapılan yargılamada eylemin ihtiva ettiği unsurlar gereği TCK m. 191 hükmü uyarınca yargılama yapılması gerektiği anlaşılması halinde sanık hakkında CMK m. 231’ deki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecektir.

ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİ

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanan, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi; resmi makamlar tarafından yakalanmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini bildirerek suçluların yakalanmasını veya maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa hakkında ceza verilmez.

Suç haber alındıktan sonra gönüllü olarak bilgi veren kişinin cezası, yardımın derecesine göre dörtte birden yarıya kadar indirilebilir. Ayrıca, hakkında henüz soruşturma başlatılmadan resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi görmek isteyen kişi, cezalandırılmaz. Bu durumda, sağlık personelinin suçu bildirme yükümlülüğü de yoktur.

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KULLANMA SUÇU (TCK M.191) İLE ALAKALI ÇOK MERAK EDİLEN SORULAR VE CEVAPLARI

1-)Uyuşturucu kullanma suçu kapsamında hangi eylemler yer alır? 

Uyuşturucu maddeyi kullanmak, kendi kullanımı için satın almak, kabul etmek ve bulundurmak suç sayılır.

Kullanım sayısı önemli mi, ilk kullanımda ceza alınır mı? 

Hayır, kullanım sayısı değil, eylemin varlığı önemlidir. İlk kullanımda da 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülür, ancak tedavi ve denetimli serbestlik uygulanabilir.

Polis tarafından üzerimde uyuşturucu bulunduğunda hemen tutuklanır mıyım ? 

Genellikle tutuklanmaz, ancak gözaltına alınıp ifadesi alınır ve denetimli serbestlik süreci başlatılabilir.

Uyuşturucuyu birlikte kullananlar arasında iştirak olur mu ?

Kural olarak herkes kendi fiilinden sorumludur. Ancak bir kişi diğerini madde teminine teşvik etmişse,birlikte hareket etmişlerse, bu durumda müşterek fail ya da yardım eden sıfatları gündeme gelebilir.

Evde uyarıcı veya uyuşturucu madde bulunursa tüm bireyler sorumlu olur mu ?

Hayır. Uyuşturucu kullanma ve bulundurma suçları şahsi suçlardandır. Evde bulunmak, otomatik sorumluluk doğurmaz. Suçun,fail tarafından kasten işlendiğinin, maddenin bilinçli şekilde bulundurulduğunun ispatı gerekir.

Birini satıcıya yönlendirmek suç teşkil eder mi ?

Evet. Bu kişi, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma (TCK m.190) veya yardım etme (TCK m.39) kapsamında sorumlu tutulabilir.Bu yönlendirme pasif görünse de ceza hukukunda sonucun oluşmasına katkı dikkate alınır

Denetim sürecinde tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılırsa ne olur ?

Savcı, daha önce ertelenen dosyayı açma yetkisine sahiptir.Yeniden suç işlendiği için kişi artık hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya ertelemeden faydalanamaz.Yargılama başlar ve mahkûmiyetle sonuçlanırsa ceza infaz edilir.

Denetimli serbestlik uygulanabilir mi ?

Evet. TCK m.191/2 gereği, failin tedavi ve denetimli serbestlik sürecine tabi tutulması mümkündür. Mahkeme, 1 yıl süreyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulayabilir. Bu sürede yükümlülüklere uygun davranan kişinin davası düşer.

Tedavi olmayı kabul eden bir kişi cezalandırılır mı ?

Hayır. TCK m.192/4’e göre, henüz hakkında soruşturma başlatılmadan önce sağlık kuruluşuna başvurup tedavi olmak isteyen kişi hakkında ceza verilmez. Bu durum bir tür cezadan bağışıklık hali olarak kabul edilir.

Etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir mi ?

Evet. TCK m.192’ye göre, kişi suçun öğrenilmesinden önce yetkili makamlara bilgi vererek uyuşturucu maddeyi temin eden kişilerin yakalanmasını sağlarsa hakkında ceza verilmez. Suç haber alındıktan sonra bilgi verirse, cezada indirim uygulanır.

Denetimli serbestlik süresi ne kadardır ve bu süreçte ne yapılır ?

Süre genellikle 1 yıldır. Bu süre zarfında kişi belli aralıklarla tedaviye katılmak, denetim görevlileriyle görüşmek ve psikososyal destek programlarına uymak zorundadır. Aksi takdirde dava yeniden başlatılır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulanabilir mi ?

Evet. Suçun niteliği gereği HAGB uygulanabilir. Ancak TCK m.191/8’e göre, eğer kişi madde bağımlısıysa ve bu durum topluma kazandırma amacı taşıyorsa, mahkeme HAGB kararı vererek tedavi ve denetim sürecine yönlendirebilir. Karar CMK m.231 şartlarına tabi değildir.

Suç sabıka kaydına işler mi ?

Eğer denetimli serbestlik uygulanmış ve kişi süreci başarıyla tamamlamışsa dava düşer ve sabıka kaydına işlemez. HAGB kararı da sabıkaya değil adli sicil arşivine kaydolur.Yetkili hakim veya diğer yetkililerin ekranlarında gözükebilir. Fakat HAGB kararı adli sicil veya adli sicil arşiv kaydına işlenmez.

Görevli mahkeme nedir ?

TCK m. 191’den (kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak) açılan davalar asliye ceza mahkemelerinde görülür.

Yetkili mahkeme nedir ?

Yetkili mahkeme CMK m. 12 hükmü uyarınca belirlenmektedir. Suçun işlendiği yer belliyse, ilgili yer asliye ceza mahkemesi yetkilidir. Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer mahkemesi yetkilidir.Türkiye’de yerleşim yeri olmayan şüpheli veya sanık için, Türkiye’de en son bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kişisel kullanım miktarı nedir ? (Esrar)

Mahkemelerde verilen kararlar uyarınca yılda 1 kilogram esrar bulundurmanın kişisel ihtiyaç sınırı olarak değerlendirildiği bilinmesine karşın  son zamanlarda uyuşturucu madde nakletme ve ticaret suçlarında daha küçük miktarlar taşınarak bu suç işlendiği için yıllık net 600-700 gram üzerindeki esrar maddesinin ticaret amacıyla bulundurma olarak Yargıtay tarafından benimsediği gözlemlenmiştir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kişisel kullanım miktarı nedir ? (Eroin,kokain ve uyuşturucu madde içeren sentetik haplar)

Eroin ve kokain maddelerinde başka bir delil yoksa kişiden ele geçirilen 20 gram ve üzeri madde, uyuşturucu madde içeren sentetik haplarda ise 50 adet ve üzerinin kullanım amacıyla değil ticaret amacıyla bulundurulduğu yine Yargıtay tarafından benimsendiği HSYK tarafından paylaşılan 2013 tarihli hukuki müzakere toplantı tutanağında bulunmaktadır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kişisel kullanım miktarı nedir ? (Çeşitli uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin birlikte ele geçirilmesi)

Kişide yukarıda paylaşılan miktarlardan daha düşük ancak birden fazla çeşit uyuşturucu madde ele geçtiğinde de fiilin ticaret suçunu oluşturacağı değerlendirilmiştir. Örneğin, kişide 20 gram esrar, 10 gram eroin, 5 adet hap ele geçmişse bu durumda fiilin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğuna ilişkin Yargıtay’ın kararları olduğu HSYK’nın 2013 tarihli hukuki müzakere toplantı tutanağında belirtilmiştir. Ancak kıstaslar temel olarak gözetilse bile olayın ve şahısların kendine özgü şartlarıyla değerlendirileceği belirtilmektedir.

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KULLANMA SUÇUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

10.CD.  2014\12180 E.2017\946, K13.03.2017 tarihli Yargıtay Kararı

“…Haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen Mine T., Samire A. ve Aysun A.’nın sanığın kendilerine temin ettiğini söyledikleri maddenin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olup olmadığının tespit edilmediği, adı geçenlerin suç tarihinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandıklarının teknik yöntemlerle saptanamadığı, sanıkta da herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemediği, dolayısıyla adı geçenlerin soyut beyanları dışında sanığın atılı suçu işlediğini samout bir olgu olarak ortaya koyan, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır…”

10.CD. 05.04.2004- 2025\3900 tarihli Yargıtay Kararı “…Sanığın ikametinde yakalanan suça konu maddelerin…. Uyuşturucu madde içerip içermediği hususunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılmadan eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması…” 

Yargıtay., 10. CD., 2019-90/2018-3082., 29.03.2018 tarihli Kararı

”… Her ne kadar mahkemece iddianamenin iadesi kararında, ” şüphelinin tebligatlardan haberi olmadığı, tebligatların tamamen adres kayıt sisteminde belirtilen adrese dair olması nedeni ile kanun gereği yapılmış olduğu” karar gerekçesinde yer verilmiş ise de, tebliğ yapılan adres sanığın bilinen adresi olup aynı zamanda mernis adresi de olduğu ve tebliğe elverişli olmadığının anlaşılması durumunda Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Kanun’un 21. Maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ yapılmasının yasaya aykırı olmadığı, … Bu hali ile yasaya uygun şekilde yapılan iki uyarılı başvuru davetiyesine rağmen kuruma müracaat etmeyen şüpheli hakkında kullanmak için uyuşturucu madde kullanma suçunun TCK’nın 191. maddesinin  1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması  isteğiyle açılan davada ” ”kovuşturma şartı” olan ” ısrar koşulu” gerçekleştiği anlaşıldığından, iddianamenin iadesi kararına  yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olup, bozma kararı  yerindedir.

10.CD.,2006/2369,2007/400 Yargıtay Kararı

“…Sanığın hazırlık ifadesi ve aşamalardaki beyanlarına göre uyuşturucu madde kullandığı kabul edilmesine rağmen, kullandığını ifade ettiği uyuşturucu madde veya örneğinin ele geçirilmemiş ve madde üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış olması, keza sanıkların kan ve idrar örneği alınıp tahlili de yapılmaması nedeniyle uyuşturucu metabolidinin saptanmaması karşısında sanığın mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması kanuna aykırıdır…”

10.CD.2012/13522E. 2013/8959K. 11.10.2013 tarihli Yargıtay Kararı

 “…Sanık ile müşteki aralarında arkadaşlık ilişkisinin bulunduğu, sanığın olay günü müşteki ile birlikte yanında getirmiş olduğu esrarlı sigarayı içtikleri, aynı sigarayı birlikte içme nedeniyle temin etme kastının bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma”yerine “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan mahkumiyet kurulması…“

Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurma Suçu (BONZAİ)

Yargıtay 10. CD – Karar No:2015/32606

“…Şüphe üzerine durdurulup üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine, cebinden çıkardığı MDMA içeren 61 adet tablet ile THJ-2201 içeren 4 gramdan ibaret maddeleri, kolluk görevlilerine teslim eden sanığın, bonzai isimli maddeleri yakalanmasından bir saat kadar önce tanımadığı kişiden kullanmak için aldığına ve ikamet ettiği Balıkesir’e gitmek üzere otogara doğru giderken yakalandığına ilişkin savunmasının aksine, kullanma sınırları içindeki bu maddeleri satacağına veya başkasına vereceğine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sanığın eyleminin “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, “uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma” suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır…“

Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurma Suçu (EROİN)

Yargıtay 10. CD – Karar: 2014/198

‘’…Suç konusu net 5 gram eroini Malatya’dan temin ederek yönetimindeki otomobille Ankara iline gelen sanığın, parkta oturduğu sırada yanına gelen diğer sanık Mehmet’e sigara paketi içerisindeki eroini gösterip cebine koyması üzerine görevliler tarafından yakalanması şeklinde gelişen olayda; sanığın Ankara’ya şehrine hasta ziyareti için geldiğini söylemesi; günlük kullanılacak eroin miktarının yaklaşık 60 miligram ve suç konusu eroinin yaklaşık 83 günlük ihtiyacı karşılayacak miktarda bulunması; somut olayda belirlenen zaman dilimine göre bu eroinin kişisel ihtiyaç miktarının çok üzerinde olması karşısında; sanığın eyleminin “satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu gözetilmelidir…’’

Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurma Suçu (ESRAR ELDE EDİP KULLANMAK İÇİN HİNT KENEVİRİ BULUNDURMA)

Yargıtay 10 Ceza Dairesi – Karar: 2016/581

‘’…Sanığın ikametinde yapılan aramada saksıda ekili bulunan 4 kök halinde daralı ağırlığı 6 gram olan hint kenevirini münhasıran kendi kullanımı için esrar elde etmek için ektiği savunmasının aksine, bu maddeyi satacağına veya başkasına vereceğine dair kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sanığın eyleminin “münhasıran kendi kullanımı için esrar elde etmek” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, “ticaret amacıyla kenevir ekme” suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması…’’

AVUKAT DESTEĞİNİN ÖNEMİ

Ceza hukuku ve uyuşturucu kullanma suçuna bağlı uyuşmazlıklar; teknik bilgi, mevzuat hâkimiyeti ve yargı uygulamaları hakkında derin bir uzmanlık gerektiren konulardır. Her ne kadar kanun hükümleri açık olsa da, her olayın kendine özgü koşulları vardır ve küçük bir hata, hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle sürecin başından itibaren alanında deneyimli bir avukat ile çalışmak; doğru stratejiyi belirlemek, haklarınızı korumak ve en hızlı şekilde sonuca ulaşmak açısından büyük önem taşır.

Unutulmamalıdır ki, dava sürecinde atılacak her adımın hukuki ve maddi sonuçları vardır. Profesyonel bir avukat, yalnızca dava dilekçesinin hazırlanmasında değil, aynı zamanda delil toplama, mahkemede temsil, müzakere ve olası alternatif çözüm yollarında da rehberiniz olacaktır.

Haklarınızı riske atmamak ve süreci güvenle yönetmek için, mutlaka uzman bir avukata başvurmanız tavsiye edilir.

İngilizcesine ulaşmak için tıklayınız.

OFFENSE OF USING DRUGS AND STIMULANTS (TCK ART.191) – İstanbul Bakırköy | Derin Hukuk & Danışmanlık – Av.Fatih Derin

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *