Boşanma Davası Rehberi: Kapsamlı Bir Kılavuz

Boşanma davası, evlilik birliğini yasal olarak sonlandıran hukuki bir süreçtir. Bu rehberde boşanma davalarının detaylarını adım adım inceleyeceğiz.

📘 Boşanma Davası Nedir?

Boşanma davası, evli çiftlerin yasal olarak evliliklerini sona erdirmek için Aile Mahkemesi’nde açtıkları hukuki süreçtir. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma, belirli sebepler ve usullere dayanarak gerçekleşir. Boşanma davaları genel olarak iki türde karşımıza çıkar: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Ayrıca kanunda sayılan özel boşanma nedenleri ile genel boşanma nedeni bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’na Göre Boşanma Sebepleri: Türk Medeni Kanunu (TMK) m.161-166 arasında evlilik bağını sona erdirebilecek boşanma nedenlerini tek tek düzenlemiştir. Bu nedenler şunlardır:

Zina (Aldatma): Eşlerden birinin evlilik birliği sürerken bir başkasıyla isteyerek cinsel ilişkiye girmesidir. Bu özel bir boşanma sebebidir ve gerçekleştiğinin ispatı halinde hakim evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığını ayrıca değerlendirmez.

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış: Eşlerden birinin diğerinin yaşamına kastetmesi (öldürmeye teşebbüs), ona çok kötü muamele etmesi veya ağır şekilde onur kırıcı davranışta bulunmasıdır. Örneğin eşini ciddi şekilde darp etmek veya ağır hakaretlerde bulunmak bu kapsamdadır.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme: Eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi ya da toplumun genel ahlak kurallarına aykırı, onursuz bir yaşam sürmesidir. Örneğin organize bir suçtan mahkum olmak veya sürekli fuhuş gibi bir hayat sürmek diğer eş için boşanma sebebi olabilir.

Terk: Eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi ve en az 6 ay süreyle geri dönmemesidir. Bu durumda terk edilen eş, usulüne uygun ihtar çekip 2 ay daha bekledikten sonra boşanma davası açabilir.

Akıl Hastalığı: Eşlerden birinin akıl hastası olması ve bu yüzden ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmesi durumudur. Bu boşanma sebebinin kullanılabilmesi için hastalığın geçmesine olanak bulunmadığına dair sağlık kurulu raporu alınması gereklidir.

Yukarıdaki beş madde, kanunda sayılan özel boşanma sebepleridir. Bu nedenlerden biri kanıtlandığında hakim, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaksızın boşanmaya karar verebilir. Bunun yanında, TMK m.166’da düzenlenen genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması hali de vardır. Halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen bu genel sebep, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin bozulmuş olması durumunda kullanılır. Eşler arasındaki geçimsizlik veya anlaşmazlık belirli özel sebeplere girmiyorsa, bu genel nedene dayanılarak da boşanma davası açılabilir.

Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma: Boşanma davaları usul açısından ikiye ayrılır:

Anlaşmalı Boşanma: Eşlerin boşanmanın tüm sonuçları üzerinde (velayet, nafaka, mal paylaşımı, tazminat vb.) karşılıklı uzlaşmaya vardıkları durumdur. Anlaşmalı boşanma için evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır. Taraflar bir boşanma protokolü hazırlayarak tüm konularda anlaştıklarını yazılı hale getirirler. Dava açıldıktan sonra her iki eş de duruşmaya katılıp protokolü onayladıklarını beyan eder. Hakim, protokoldeki düzenlemeleri uygun bulursa genellikle tek celsede (bir duruşmada) boşanmaya karar verir. Anlaşmalı boşanma davaları daha kısa sürede ve daha az yıpratıcı şekilde sonuçlanır.

Çekişmeli Boşanma: Eşlerin boşanma veya boşanmanın sonuçları konusunda anlaşamadıkları hallerde görülen davadır. Örneğin taraflar boşanma konusunda kararsızsa ya da nafaka, velayet, tazminat gibi konularda uzlaşma yoksa dava çekişmeli olacaktır. Bu durumda davacı eş, yukarıda belirtilen boşanma sebeplerinden birine dayanarak davayı açar ve iddialarını ispat etmek zorundadır. Davalı eş ise iddiaları kabul etmeyebilir veya karşı deliller sunabilir. Çekişmeli boşanma davaları, anlaşmalıya kıyasla daha uzun sürer ve genellikle birden çok duruşma yapılır. Hakim, tarafların kusur durumlarını, delilleri ve tanık beyanlarını değerlendirerek karar verir. Eğer taraflar davanın herhangi bir aşamasında uzlaşmaya varırlarsa, dava anlaşmalıya dönebilir ve daha kısa sürede bitebilir.

⚖ Görevli Mahkeme

Boşanma davalarında görevli mahkeme, kanunen Aile Mahkemesi’dir. 9 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun uyarınca boşanmaya dair davalara Aile Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Dolayısıyla bir boşanma davası açmak istediğinizde, dilekçenizi Aile Mahkemesi’ne hitaben yazmalısınız.

Her il ve büyük ilçede Aile Mahkemeleri kuruludur. Ancak bazı küçük ilçelerde Aile Mahkemesi bulunmayabilir. Aile Mahkemesi olmayan yerlerde boşanma davaları, o yer Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür. Bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi davaya “Aile Mahkemesi sıfatıyla” bakar. Dilekçenizi böyle bir mahkemeye verirken başlık kısmına, örneğin “Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)” şeklinde yazılır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğu için, dava yanlış mahkemede açılırsa hakim görevsizlik kararı verebilir. Böyle bir durumda dosya, talep üzerine görevli mahkemeye gönderilebilir ancak süreç uzayacaktır. Bu nedenle boşanma dilekçesinin doğru mahkemeye sunulması önemlidir.

📍 Yetkili Mahkeme

Yetkili mahkeme, boşanma davasının hangi yer mahkemesinde açılacağını belirler. Boşanma veya ayrılık davalarında yer yönünden yetki kuralı TMK m.168’de özel olarak düzenlenmiştir. Kanun hükmüne göre:

“Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.”

Yani boşanma davası açmak isteyen eş, iki yerden birinde davayı açabilir:

  1. Eşlerden birinin yerleşim yeri Aile Mahkemesi: Davacı eş, kendi ikametgahındaki (yerleşim yerindeki) Aile Mahkemesi’nde davayı açabilir. Aynı şekilde davalı eşin yerleşim yerinde de dava açılabilir; kanun davacı-davalı ayrımı yapmamıştır. Buradaki yerleşim yeri, kişinin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir (TMK m.19). Örneğin resmi ikamet adresiniz nüfus kaydınıza göre Ankara ise, Ankara’daki yetkili mahkemede dava açma hakkınız vardır.
  2. Son altı aydır birlikte oturulan yer Aile Mahkemesi: Eşler fiilen ayrı yerlerde ikamet ediyor olabilir. Kanun, dava açmadan önce son defa en az altı ay birlikte yaşamış oldukları yer mahkemesini de yetkili kılmıştır. Örneğin evlilik boyunca son olarak altı aydan uzun süre İstanbul Bakırköy’de birlikte yaşayan bir çift, ayrı şehirlere taşınmış olsalar bile boşanma davasını Bakırköy Aile Mahkemesi’nde açabilir. Bu kural, özellikle ayrılık aşamasında farklı yerlere giden eşler için kolaylık sağlamaktadır.

Örnek: Ali ve Ayşe evlendikten sonra 3 yıl Tokat’ta birlikte yaşamış, sonra Ayşe çocuğuyla İzmir’deki baba evine dönmüştür. Ayşe boşanma davasını isterse Tokat’ta (son 6 ay birlikte oturdukları yer) açabilir, isterse kendi yeni yerleşim yeri olan İzmir’de de açabilir. Benzer şekilde Ali de Tokat’ta veya kendi yerleşim yeri olan başka bir şehirde davayı açma hakkına sahiptir.

Belirtelim ki TMK m.168’deki bu yetki kuralı kesin yetki niteliğinde değildir. Bu, şu anlama gelir: Davalı taraf, süresi içinde yetki itirazında bulunmazsa, dava yanlış yerde açılmış olsa bile mahkeme yetkili hale gelir. Ancak davalı, cevap dilekçesinde yetki itirazını belirtirse mahkeme davayı usulen reddedip dosyayı yetkili mahkemeye gönderir. Bu nedenle davayı en baştan yetkili mahkemede açmak, süre kaybını önlemek açısından en doğrusudur.

⏳ Zamanaşımı Süresi ve Hak Düşürücü Süreler

Boşanma davalarında aslında klasik anlamda bir zamanaşımı süresi yoktur; yani evlilik devam ettiği sürece genel sebeple boşanma davası açmak için teorik olarak bir zaman kısıtlaması bulunmaz. Ancak özel boşanma sebepleri için kanun koyucu bazı hak düşürücü süreler öngörmüştür. Hak düşürücü süre, süre geçtikten sonra dava açma hakkının ortadan kalkması demektir. Bu süreler geçerse ilgili sebebe dayanarak boşanma talep edemezsiniz.

Zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme gibi özel sebeplerde: TMK, bu sayılan fiilleri öğrenen eşin 6 ay içinde dava açması gerektiğini, her hâlde fiilin üzerinden 5 yıl geçince dava hakkının düşeceğini emretmektedir. Ayrıca eş, söz konusu fiili affetmişse (bağışlamışsa) artık o sebebe dayanarak dava açamaz. Örneğin eşinizin sizi aldattığını öğrendiğiniz tarihten itibaren 6 ay içinde zina sebebiyle boşanma davası açmazsanız, daha sonra bu olayı affetmediğinizi belirtseniz bile zina gerekçesiyle dava açma hakkınızı yitirmiş olursunuz. Yine eşin beş yıl önce gerçekleşen bir ihaneti, şiddet eylemini veya benzeri bir olayı çok sonra gündeme getirmeniz kanunen mümkün değildir. Bu durumda o özel sebep zaman aşımına uğramış olur. Ancak hak düşürücü süre dolsa bile genel geçimsizlik sebebine dayalı olarak boşanma istenebilir; yalnız yıllar önceki olay tek başına değil, evlilik birliğinin sarsılması bağlamında bir kanıt parçası olarak değerlendirilebilir.

Terk sebebinde: Terk nedeniyle boşanma davası açmak için diğer özel sebeplerden farklı bir zaman kuralı vardır. Eşiniz evi terk ettiyse öncelikle en az 4 ay beklemeniz, sonra mahkemeden ihtar kararı alarak terk eden eşe eve dönmesi için ihtar göndermeniz gerekir. İhtar tebliğinden itibaren 2 ay daha geçmesine rağmen eş eve dönmezse, bu 6 aylık sürenin sonunda dava açma hakkı doğar. Terk fiili devam ettiği sürece (eş hala dönmemişse) hak düşürücü süre işlemez; yani terk eylemi sürdükçe dava açılabilir. Ancak terk eden eş geri döner ve affedilirse artık bu sebebe dayanarak dava açılamaz.

Akıl hastalığı sebebinde: Burada herhangi bir 6 ay – 5 yıl gibi süre koşulu yoktur. Akıl hastalığı devam ettiği sürece ve resmi sağlık kurulu raporuyla evlilik birliğini çekilmez kıldığı kanıtlandığı takdirde, süreye bakılmaksızın boşanma istenebilir. Fakat hastalık iyileşirse veya eşini bu haliyle kabul ettiğini gösteren davranışlar sergilerseniz (örneğin uzun yıllar itirazsız birlikte yaşamaya devam etmek gibi), o sebebe dayanma hakkınız kalmayabilir.

Genel sebepte (evlilik birliğinin sarsılması): Kanunda bu genel neden için herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Evlilik birliği sürdüğü müddetçe, ciddi bir geçimsizlik olduğunu düşünen her eş boşanma davası açabilir. Ancak davanın reddi halinde 3 yıl fiilen ayrı kalınırsa, tekrar başvurma hakkı tanıyan bir kural vardır (aşağıda bu konuya değineceğiz). Onun dışında “şu kadar yıl geçince artık boşanma istenemez” gibi bir süre sınırı yoktur.

Örnek: Mehmet, eşinin kendisini aldattığını 1 yıl önce öğrenmiş ancak “çocuklar küçük” diyerek evliliğe devam etmeye çalışmıştır. Süreç içinde güven problemi büyümüş ve Mehmet boşanmaya karar vermiştir. Artık zina sebebine dayanarak boşanma davası açamaz (çünkü olayı öğreneli 6 aydan fazla olmuştur). Ancak evlilik birliğinin sarsılması genel sebebine dayanarak boşanma davası açabilir. Dava dilekçesinde aldatma olayını da bir vakıa olarak ileri sürecek, fakat dava zina özel sebebine dayalı olmayacaktır.

🔗 İlişkili Davalar Birlikte Açılabilir mi?

Boşanma davası, evlilikten doğan pek çok hakkın ve talebin de gündeme geldiği bir süreçtir. Taraflar genellikle aynı anda velayet, nafaka, tazminat, mal paylaşımı ve ziynet eşyaları gibi konulardaki taleplerini de ileri sürmek ister. Peki tüm bu talepler boşanma davasıyla birlikte tek bir dosyada ileri sürülebilir mi?

Velayet, Nafaka ve Tazminat: Çocukların velayeti, çocuk ve eş için nafaka (iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası) ile maddi-manevi tazminat istemleri boşanma davasının ferileri (ekleri) olarak aynı dilekçede talep edilebilir. Nitekim TMK m.174 ve m.175 bu konuları düzenler ve uygulamada boşanma davası görülürken hakim, talep varsa kusur durumuna göre maddi ve manevi tazminata ve ekonomik duruma göre nafakaya hükmedebilir. Bu talepler için ayrı bir dava açmaya gerek yoktur; boşanma dosyası içinde çözümlenir. Örneğin dava dilekçesinde “çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesi, davalı babanın aylık … TL iştirak nafakası ödemesi, ayrıca davacı için … TL yoksulluk nafakası ve … TL manevi tazminata karar verilmesi” gibi talepler birlikte yer alabilir. Hakim boşanma kararıyla birlikte bu konularda da karar tesis edecektir. Eğer bu talepler boşanma davası sırasında ileri sürülmezse, daha sonra ayrı davalar açılması gerekebilir. Özellikle nafaka ve velayet konularında, dava sırasında anlaşma sağlanamazsa mahkeme gerekli gördüğü tedbirleri (örneğin geçici velayet ve tedbir nafakası) de alacaktır.

Ziynet Eşyaları Davası: Halk arasında “düğün takıları” olarak bilinen ziynet eşyalarının iadesi, boşanma sürecinde çok sık gündeme gelir. Kural olarak düğünde takılan altınlar kadına takılmışsa kadına ait sayılır; erkeğe takılanlar erkeğe ait olur. Boşanmaya karar verilirken ziynetlerin iadesi konusunda eşler anlaşamazsa, kadın eş genelde ziynet alacağı davası açarak altınlarını talep eder. Ziynet alacağı davası, boşanma ile birlikte açılabilir mi? Evet, ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talepler boşanma davası dilekçesiyle birlikte mahkemeden talep edilebilir. Dava dilekçesinde, boşanma taleplerinin yanı sıra “düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili” şeklinde bir talep eklemek mümkündür. Ancak bu durumda ziynet talebi, boşanmadan ayrı bir dava olarak değerlendirilir ve bu talep için de ayrıca nispi harç ödenmesi gerekir. Mahkeme, usul ekonomisi açısından genelde bu iki talebi birlikte yürütür; aynı duruşmalarda boşanma tanıklarına ziynetlerle ilgili sorular da sorulabilir. Yine de hakim gerekli görürse davaları tefrik edebilir, yani boşanma ve ziynet taleplerini ayırıp ziynet davasını ayrı esasa kaydedebilir. Bu durumda ziynet davası ayrı bir süreç olarak devam eder. Uygulamada bazı mahkemeler, özellikle boşanma uzayacak gibiyse ziynet konusunu bekletici mesele yapmadan ayrıca görmeyi tercih edebilmektedir.

Mal Rejimi (Mal Paylaşımı) Davası: Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi, çoğunlukla boşanma davası kesinleştikten sonra gündeme gelir. Çünkü mal paylaşımı talepleri, evlilik birliği resmi olarak son bulmadan karara bağlanamaz. Kanunen mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer; ondan önce paylaşıma hükmedilemez. Bu nedenle mal paylaşımı davası genellikle boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, ayrı bir dilekçeyle açılır. Teorik olarak boşanma davasıyla aynı anda bir mal paylaşımı davası açıp daha sonra birleştirilmesini talep etmek mümkün olabilir. Ancak uygulamada Yargıtay kararları, mal rejimi davası ile boşanma davası aynı anda yürürse, boşanma sonucu beklenmeden mal paylaşımının sonuçlandırılamayacağını belirtmektedir. Hatta ziynet alacağı davası bile mal rejimi davasıyla birleştirildiğinde, boşanma bekletici mesele yapıldığından ziynet talebi de boşanma bitene dek karara bağlanamayacaktır. Dolayısıyla stratejik olarak, mal paylaşımı ve ziynet konularını boşanmadan ayrı takip etmek, özellikle uzun sürecek çekişmeli boşanmalarda hak kaybını önlemek açısından daha avantajlı olabilir. Unutmayın ki mal rejimi tasfiyesi taleplerinde zamanaşımı süresi 10 yıldır (boşanma kesinleştikten sonra başlar). Yani boşandıktan sonra mal paylaşımı davasını acele etmeden, ancak 10 yıllık süre dolmadan açmanız gerekir.

Özetle: Nafaka, velayet, tazminat gibi boşanmanın ferisi sayılan talepler aynı davada çözümlenirken; ziynet eşyaları ve mal paylaşımı talepleri aynı dilekçede ileri sürülebilse dahi ayrı davalar olarak değerlendirildiğinden süreç karmaşıklaşabilir. Birçok avukat, bu tür talepleri ayrı dava olarak takip etmeyi, böylece her birinin daha hızlı sonuçlanmasını tercih etmektedir. Bu konularda hukuki strateji belirlerken bir avukata danışmak en doğrusu olacaktır.

📎 Geniş Örneklerle Açıklama

Gerçek hayat senaryoları üzerinden boşanma davası süreçlerini anlamak, kuralları somutlaştırmak adına faydalı olacaktır. Aşağıda, farklı durumlara ilişkin kurgusal örneklerle boşanma davalarının işleyişini anlattık:

Örnek 1 – Anlaşmalı Boşanma: Ayşe ve Mehmet 5 yıldır evlidir ve 1 çocukları vardır. Zaman içinde aralarındaki iletişim kopmuş, anlaşmazlıklar artmıştır ancak ikisi de medeni şekilde ayrılmaya karar verir. En az 1 yıllık evli oldukları için anlaşmalı boşanma yolu açıktır. Bir boşanma protokolü hazırlayarak mal paylaşımından çocuğun velayetine, nafaka miktarından kişisel eşyaların bölüşümüne kadar her konuda uzlaşırlar. Ayşe’nin avukatı bir anlaşmalı boşanma dilekçesi yazar ve ekine tarafların imzaladığı protokolü ekler. Duruşma günü hem Ayşe hem Mehmet mahkemeye birlikte gelir ve hakime boşanmak istediklerini, protokol hükümlerini kabul ettiklerini söylerler. Hakim, protokolü TMK 166/3 şartlarına uygun bulursa aynı gün kararını verir. Bu senaryoda Ayşe ve Mehmet, yalnızca bir ay içinde resmen boşanmış olurlar. Uzun süren bir dava stresi yaşamadan, dostane şekilde evliliklerini sonlandırmışlardır.

Örnek 2 – Çekişmeli Boşanma ve 3 Yıl Kuralı: Ahmet ve Nilüfer 2 yıllık evliyken şiddetli geçimsizlik yaşamaya başlar. Ahmet boşanmak istemektedir fakat Nilüfer boşanmayı kesinlikle reddeder ve davayı yokuşa sürer. Ahmet, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açar. Dava sürecinde Nilüfer, evliliğin sürdüğünü iddia ederek boşanmaya karşı çıkar ve mümkün olduğunca süreci uzatmaya çalışır. Mahkeme, tanıkları dinler, delilleri inceler; ancak Nilüfer’in boşanmayı istememesi tek başına davayı engellemez. Eğer mahkeme sonunda iddiaları yeterli görmez ve davayı reddederse, Ahmet pes etmek zorunda değildir. Karar kesinleştikten sonra Ahmet ve Nilüfer 3 yıl boyunca ayrı yaşamaya devam ederlerse, TMK 166/4 uyarınca Ahmet yeniden boşanma davası açabilir. Üç yıl fiili ayrılık sonunda hakim, evlilik birliğinin sürmediğini kabul ederek boşanmaya karar verebilir. Bu örnekte Nilüfer boşanmak istemese bile hukuk sistemi, uzun süre ayrı kalan ve fiilen evliliği bitmiş tarafların boşanmasına olanak tanımaktadır.

Örnek 3 – Özel Sebepli Boşanma (Zina) ve Süre Aşımı: Elif, eşi Kerem’in kendisini aldattığını öğrenir. Kerem özür dileyip affetmesini ister, Elif de çocuğunun hatırı için affettiğini söyleyerek evliliğe devam eder. Ancak aradan neredeyse bir yıl geçmesine rağmen Elif’in güven duygusu tamamen sarsılmıştır ve evliliği yürütemeyeceğini anlar. Bu noktada Elif, zina özel sebebine dayanarak boşanma davası açamaz, çünkü olayı öğreneli 6 ayı geçmiş ve ayrıca Kerem’i affetmiştir. Elif yine de boşanmak istediğinden, avukatına danışarak şiddetli geçimsizlik (evlilik birliğinin sarsılması) genel sebebine dayalı bir dava açar. Dava dilekçesinde Kerem’in sadakatsiz davranışının kendisini duygusal olarak yıktığını, güvenini bitirdiğini detaylı şekilde açıklar. Mahkeme sürecinde Kerem aldatma fiilini inkar edemez ancak bunun geride kaldığını savunur. Hakim, doğrudan zina nedeniyle değil ama yaşanan bu ihanet olayının evlilik birliğini sarstığı kanaatiyle boşanmaya hükmedebilir. Bu örnekte, özel sebebe dayalı dava açma süresini kaçıran Elif, genel sebebe dayanarak yine de hakkını aramış olur.

Örnek 4 – Yetki ve Görev Hatasının Sonuçları: Zeynep, eşiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle çocuğunu da alarak babasının evine dönmüştür ve boşanma davası açmak istemektedir. Oturduğu yer Ankara-Polatlı’dır ancak eşiyle en son İstanbul’da birlikte yaşamışlardır. Zeynep, bir dilekçe yazarak Ankara Aile Mahkemesi’ne başvurur. Ancak Ankara’da yaşadığı ilçe Polatlı’da Aile Mahkemesi yoktur, bu nedenle dava Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne düşer. Mahkeme, Zeynep’in dilekçesinde “yetkili mahkeme Ankara” yazdığını görür ancak eşiyle son 6 ay İstanbul’da yaşadığı için yetkisizlik itirazı gelebilir. Nitekim davalı eş avukatı, yetki itirazında bulunur ve mahkeme dosyayı İstanbul’a göndermek zorunda kalır. Bu süreç Zeynep için aylarca zaman kaybına yol açmıştır. Zeynep bir avukata danışmış olsaydı, büyük olasılıkla doğru yetkili mahkemede (İstanbul’da) veya kendi yerleşim yerinde davayı açması konusunda yönlendirilecekti. Bu senaryodan çıkarılacak ders: doğru mahkemede dava açmak ve usul kurallarına uymak kritik önemdedir; aksi halde haklı dahi olsanız süreci uzatabilirsiniz.

Yukarıdaki örnekler, boşanma sürecinin her çift için farklı dinamikler taşıyabileceğini göstermektedir. Kimisinde taraflar anlaşarak kısa sürede evliliği bitirirken, kimisinde inatlaşma veya iletişim eksikliği davayı yıllarca uzatabilir. Önemli olan, kanuni hakları ve süreleri bilerek hareket etmek ve mümkünse uzman bir avukattan destek almaktır. Gerçek hayatta her boşanma davası kendine özgüdür ve bu rehberde anlatılan kural ve süreçler somut olaylara uygulanırken farklılık gösterebilir.

❓ Vatandaşların En Çok Sorduğu Sorular ve Cevapları

Boşanma süreciyle ilgili vatandaşların aklında pek çok soru işareti olabiliyor. İşte en sık sorulan sorular ve bu soruların örnekli yanıtları:

Boşanma davası ne kadar sürer?

Cevap: Boşanma davasının ne kadar süreceği, anlaşmalı mı çekişmeli mi olduğuna ve mahkemenin iş yüküne bağlıdır. Eğer anlaşmalı boşanma söz konusuysa ve gerekli evraklar tam ise çoğu zaman tek celsede, yani birkaç hafta ila birkaç ay içinde dava sonuçlanır. Örneğin, İstanbul’da anlaşmalı boşanmalar yaklaşık 1-2 ayda karara çıkabilir. Buna karşılık çekişmeli boşanma davaları daha uzun sürer; zira dilekçelerin teatisi, delil sunumu, tanık dinlenmesi ve gerekirse bilirkişi incelemesi derken süreç uzar. Türkiye genelinde çekişmeli bir boşanma davası ortalama 1 ila 2 yıl sürebilmektedir. Tarafların itirazları ve istinaf/Yargıtay süreçleri olursa bu süre daha da uzayabilir. Özellikle yoğun adliyelerde duruşma aralıkları 4-5 ay olabildiğinden, sabırlı olmak gerekir.

Anlaşmalı boşanma için gereken şartlar nelerdir?

Cevap: Anlaşmalı boşanma yapabilmek için Türk Medeni Kanunu m.166/3 uyarınca iki temel şart vardır: (1) Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır; (2) Eşler boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu (velayet, nafaka vs.) konularında tam bir anlaşmaya varmış olmalıdır. Bir yıllık süre dolmamışsa, anlaşmalı boşanma mümkün olmaz; bu durumda çekişmeli dava açmak gerekir. Şartlar uygunsa, taraflar birlikte bir boşanma protokolü hazırlar. Bu protokolde nafaka miktarı, tazminat talepleri, velayetin kimde kalacağı, çocukla kişisel ilişki günleri, mal paylaşımı gibi hususlar açıkça belirtilir. Protokol her iki eş tarafından imzalanır. Ardından taraflardan biri (veya birlikte) mahkemeye başvurur. Duruşmaya her iki eş de bizzat katılır ve hakim karşısında protokolü kendi rızalarıyla yaptıklarını teyit ederler. Hakim, protokolü uygun bulursa anlaşmalı boşanmaya hükmeder. Önemli nokta: Hakim, çocukların üstün yararı veya kamu düzenine aykırı bir durum görürse anlaşmalı boşanmayı onaylamayabilir. Örneğin protokolde 5 yaşındaki çocuğun velayeti konusunda sakıncalı bir düzenleme varsa hakim değiştirilmesini isteyebilir. Ancak çoğunlukla, şartlar tamam ise anlaşmalı boşanmalar sorunsuz şekilde sonuçlanır.

Boşanmada maddi ve manevi tazminat alabilir miyim?

Cevap: Türk Medeni Kanunu’na göre boşanmada kusurlu olmayan veya daha az kusurlu eş, diğer taraftan maddi ve/veya manevi tazminat talep edebilir (TMK m.174). Maddi tazminat, boşanma nedeniyle mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen eşe, bu kayıpların telafisi için ödenir. Örneğin ev hanımıyken boşanınca ekonomik zorluğa düşecek bir kadın, kocasından maddi tazminat isteyebilir. Manevi tazminat ise boşanmaya sebep olan olayların kişide yarattığı manevi acı, üzüntü ve itibar zedelenmesini bir nebze olsun gidermek içindir. Örneğin aldatılan eş, onuru kırıldığı için manevi tazminat talep edebilir. Tazminata hükmedilmesi için talep eden eşin daha az kusurlu olması ve boşanmaya neden olan olaylar yüzünden zarar görmesi gerekir. Hakim, tarafların kusur derecesine ve ekonomik durumlarına göre adil bir tazminat miktarı belirler. Tazminat çoğunlukla toplu bir para olarak ödenir, ancak taksitlendirme de mümkündür. Örnek: Mahkemede, kocasının şiddet uygulaması nedeniyle boşanan bir kadın için hakim, uğradığı psikolojik yıkım ve işgücü kaybı dikkate alarak kocasının ona 50.000 TL manevi, 20.000 TL maddi tazminat ödemesine karar verebilir.

Nafaka hangi durumlarda ve nasıl belirlenir?

Cevap: Boşanmada temelde iki tür sürekli nafaka vardır: iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası. İştirak nafakası, boşanma sonrası velayeti kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katılması için ödediği nafakadır. Çocuğun velayeti kimdeyse, diğer ebeveyn gelirine göre çocuk için iştirak nafakası öder. Örneğin velayet anneye verildiyse, baba aylık geliri oranında çocuğa nafaka verir. Yoksulluk nafakası ise boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eşe, diğer eş tarafından ödenen nafakadır (TMK m.175). Bunu alabilmek için nafaka talep eden eşin boşanmada daha ağır kusurlu olmaması gerekir. Örneğin çalışmayan bir ev hanımı, kocasından boşanınca gelir elde edemeyecekse ve kusuru da kocasından fazla değilse, kocasından aylık yoksulluk nafakası talep edebilir. Nafaka miktarını hakim takdir eder; tarafların yaşam standartları, geliri ve ihtiyaçları göz önüne alınır. Ayrıca tedbir nafakası diye bir uygulama vardır: Dava devam ederken ekonomik olarak zayıf kalan eş ve çocuklar için, dava süresince geçerli olmak üzere mahkeme geçici nafakaya hükmedebilir. Nafaka miktarı, ekonomik koşullar değişirse artırılabilir veya azaltılabilir; bu konuda ayrı dava açılması gerekebilir. Kısaca, nafaka kararı tamamen ihtiyaç ve kusur dengesine göre şekillenir ve hakim, hakkaniyete uygun bir miktar belirler.

Boşanmada velayet genelde kime verilir?

Cevap: Velayet konusunda mahkemenin en temel kriteri çocuğun üstün yararıdır. Anne veya babadan biri lehine bir otomatik tercih yoktur; hakim, çocuğun fiziksel bakım, eğitim ve duygusal ihtiyaçlarını en iyi kimin karşılayabileceğine bakar. Özellikle küçük yaştaki çocuklar (örneğin 0-3 yaş) anne bakımına muhtaç kabul edildiğinden genellikle anneye verilir. Ancak anne ilgisiz veya çocuğa karşı kötü davranan biri ise baba lehine karar verilebilir. Okul çağındaki çocuklar için düzenli bir ortam, eğitim imkanları ve çocuğun görüşü (çoğunlukla 8-10 yaştan büyükse) dikkate alınır. Örneğin, 12 yaşında bir çocuk anne babasından hangisiyle yaşamak istediğini ifade edebilir ve hakim bunu göz önünde bulundurur. Eğer birden fazla çocuk varsa, kardeşlerin birbirinden ayrılmaması da gözetilir. Mahkeme, velayeti alan tarafa yükümlülükler getirirken, diğer ebeveyne de kişisel ilişki hakkı tanır. Yani velayet kendisine verilmeyen ebeveyn, çocukla belirli günlerde görüşebilir (örneğin her hafta sonu veya okul tatillerinde). Velayet kararı kesin değildir; şartlar değişirse (örneğin velayet sahibi ebeveynin çocuğa iyi bakmaması gibi) diğer ebeveyn velayet değişikliği davası açabilir. Genel olarak, sevgi dolu ve istikrarlı bir ortam sunabilen, çocuğun bakımını aksatmayan tarafın velayeti alması daha olasıdır.

Boşanma davasını ilk açan taraf avantajlı mı?

Cevap: Halk arasındaki yaygın bir inanışın aksine, boşanma davasını kimin önce açtığı yasal açıdan belirleyici bir avantaj sağlamaz. Mahkeme, davacı mı davalı mı olduğuna bakmaksızın her iki tarafın iddia ve savunmalarını eşit şekilde değerlendirir. Kusur durumu, deliller ve çocukların durumu gibi hususlar önem taşır; davayı önce açan otomatik olarak haklı sayılmaz. Ancak davayı ilk açmanın dolaylı bazı etkileri olabilir: Davayı açan taraf, kendi taleplerini (nafaka, tazminat, velayet vs.) ilk dilekçede şekillendirdiği için sürece psikolojik olarak daha hazırlıklıdır. Ayrıca ilk açan, genelde evlilikte sorun noktasına gelindiğini karşı tarafa resmi olarak bildirmiş olur. Bu durum bazı müzakere avantajları yaratabilir; örneğin anlaşma zemini oluşması için karşı tarafı teşvik edebilir. Fakat hukuki açıdan bakıldığında hakim, kusur dağılımına ve delil durumuna göre karar verir. Hatta bazen davalı konumundaki taraf, karşı dava ile kendi boşanma taleplerini ortaya koyup davayı lehine çevirebilir. Özetle, davayı ilk açmak yerine davanın içeriği ve hazırlanışı çok daha önemlidir. Belgeleriniz tam, iddialarınız güçlü ise davalı bile olsanız sonuca etkili olur. Bu nedenle “ilk açan kazanır” düşüncesi doğru değildir.

Eşim boşanmak istemezse ne yapabilirim?

Cevap: Boşanma davalarında iki tarafın da rızası gerekmiyor; tek taraflı irade ile de boşanma davası açılabilir. Eğer eşiniz boşanmak istemiyorsa, çekişmeli boşanma davası açarak kendi gerekçelerinizi ortaya koyabilirsiniz. Mahkemede boşanma sebebinizi ve eşinizin kusurlu davranışlarını ispatlamanız gerekecektir. Eşiniz süreci uzatmak için duruşmalara gelmemek, tanıkları etkilemek gibi yollara başvurabilir ancak hakim gerekli gördüğünde zorla getirme gibi tedbirlerle duruşmaları ilerletir. Karşı tarafın istememesi davanın reddedileceği anlamına gelmez; önemli olan evlilik birliğinin sürdürülüp sürdürülemeyeceğidir. Diyelim ki ilk açtığınız dava reddedildi (örneğin delil yetersizliğinden veya hakim “şimdilik bir şans daha verelim” diyerek reddetti). Bu durumda pes etmek zorunda değilsiniz. Boşanma davası reddedilip karar kesinleştikten sonra üç yıl boyunca fiilen ayrı yaşamaya devam ederseniz, TMK m.166 f.4 uyarınca tekrar boşanma davası açma hakkınız doğar. Bu ikinci davada hakim, üç yıldır evlilik fiilen bitmiş olduğu için boşanmaya karar verecektir. Kısaca, eşin istememesi süreci zora sokabilir ama boşanmayı tamamen engelleyemez. Elinizde ciddi nedenler varsa ve sabırlı davranırsanız, hukuk sisteminde sonunda boşanmaya ulaşma imkanı vardır.

Boşanma davasında hangi deliller kullanılabilir?

Cevap: Boşanma davaları, hukuk yargılaması olduğundan her türlü yasal delile açıktır. En sık kullanılan deliller şunlardır: tanık beyanları, yazılı belgeler, fotoğraf ve video gibi görsel materyaller, telefon arama kayıtları, mesajlaşma dökümleri (WhatsApp, SMS vb.), sosyal medya paylaşımları, gerekirse uzman raporları ve polis tutanakları gibi resmi belgelerdir. Önemli olan, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmasıdır. Örneğin eşinizin telefonunu izinsiz karıştırıp özel yazışmalarını kaydetmek hukuka aykırı sayılabilir ve delil olarak değerlendirilmeyebilir. Ancak eşinizin size attığı tehdit mesajları, mahkemeye sunmakta sakınca olmayan yasal delillerdir. Yine hastane raporları, darp raporları, mali evraklar (maaş bordrosu, banka hesap dökümleri – özellikle nafaka ve tazminat için) delil olarak kullanılabilir. Tanık beyanları boşanmada çok önem taşır; örneğin komşularınız evdeki kavgalara şahit olmuşsa, mahkemede bunu anlatarak hakimin kanaatine katkı sunarlar. Unutulmaması gereken, her iddianın dayanaklandırılması gerektiğidir. “Eşim beni aldattı” diyen biri, bu iddiasını destekleyecek fotoğraf, mesaj veya tanık gibi deliller sunmalıdır. Hakim, sunulan delillerin inandırıcılığına göre kararını verir. Ayrıca deliller, mahkemeye dilekçeler aşamasında bildirilmelidir; sonradan sürpriz delil getirmek kolay değildir (istisnai durumlar hariç). Bu nedenle boşanma sürecine başlamadan önce elinizdeki delilleri bir avukatla değerlendirmek yerinde olacaktır.

Boşandıktan sonra mallar nasıl paylaşılır?

Cevap: Mal paylaşımı, boşanma kararının kesinleşmesinin ardından gerçekleştirilen ayrı bir hukuki süreçtir. Eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır (eğer evlilik sözleşmesi ile başka bir rejim seçilmediyse). Bu rejime göre, evlilik sırasında edinilen mallar kural olarak yarı yarıya paylaşılır. Edinilmiş mal kavramı; çalışma karşılığı kazanılan gelirler, ödenen sosyal güvenlik birikimleri, evlilik içinde satın alınan gayrimenkuller, araçlar vb. kapsar. Kişisel mallar (örneğin taraflardan birine miras yoluyla kalan mal veya evlilikten önce sahip olunan mal) paylaşım dışıdır. Boşanma kesinleşince taraflardan biri mal paylaşımı davası açarak, diğer eşin üzerinde kayıtlı edinilmiş malların değerinin yarısını talep edebilir. Mahkeme, her bir mal kaleminin evlilik içinde edinilip edinilmediğini ve mevcut değerini tespit eder. Örneğin evlilik süresince alınmış bir ev varsa, kimin adına kayıtlı olduğuna bakılmaksızın değerinin yarısı diğer eşe verilir (genelde dava sonunda parasal olarak). Bu süreçte katkı payı ve değer artış payı gibi kavramlar da gündeme gelebilir: Bir eş, diğerine ait bir malın edinilmesine kayda değer katkı yaptıysa bunu da talep edebilir. Mal paylaşımı davası, boşanma ile birlikte açılamaz demek yanlış olur ama fiilen boşanma gerçekleşmeden sonuçlanmaz. Bu nedenle uygulamada boşanma davası bitip kesinleştikten sonra mal rejimi davası açılır. Taraflar arzu ederlerse anlaşmalı boşanmada mal paylaşımını protokole yazarak kendi aralarında çözebilirler; bu durumda ayrı davaya gerek kalmaz. Sonuç olarak, “boşanınca mallar otomatik bölüşülür” gibi bir durum yoktur; anlaşma yoksa, mahkeme kararıyla bu paylaşım yapılır. Yasal süre: Boşanma kesinleştikten sonra 10 yıl içinde mal paylaşımı talep edilmezse zamanaşımına uğrar. Bu nedenle hakkı olan eşin bu süreyi geçirmemesi gerekir.

Düğünde takılan takılar kime kalır?

Cevap: Düğün takıları, Türk örf ve adetlerinde önemli yer tutan ve boşanma halinde sıkça anlaşmazlık konusu olan unsurlardır. Genel teamüle göre, düğünde kadına takılan ziynet eşyaları (altın bilezik, kolye, takı seti vs.) kadına bağışlanmış sayılır ve kadının kişisel malı kabul edilir. Erkeğe takılan saat, yüzük gibi hediyeler de erkeğe ait sayılır. Ancak son yıllarda Yargıtay içtihatlarında bu konuda bazı değişiklik sinyalleri de vardır. Yine de yaygın uygulama şöyledir: Kim tarafından takılırsa takılsın, kadına özgü ziynetler (bilezik, gerdanlık gibi) kadına aittir; erkeğe özgü takılar erkeğe aittir; tarafsız eşyalar (örneğin para takıları) kural olarak takılan kişide kalır. Taraflar evlilik sırasında bu takıları bozdurup ortak ihtiyaçta harcamış olabilir. Boşanma aşamasında kadın, ziynet alacağı davası ile bu takıların iadesini aynen veya bedel olarak talep edebilir. Mahkeme, düğün videoları, tanık beyanları gibi delillerle ne kadar takı takıldığını ve şu an kimde olduğunu belirlemeye çalışır. Eğer koca, altınların ortak giderler için bozdurulduğunu ispat ederse iade yükümlülüğünden kurtulabilir. Aksi halde, hakim genelde kocanın elinde kalan ziynetleri kadına iade etmesine veya bedelini ödemesine karar verir. Bir örnek senaryo: Düğünde takılan 20 bilezik ve 5 adet çeyrek altını kayınvalide saklamış olsun. Boşanmada kadın bu altınları istiyor, erkek “annem tuttu, harcandı” diyor. Mahkeme düğün videosundan 20 bilezik takıldığını görüyor; erkek harcandığını kanıtlayamazsa bileziklerin dava tarihindeki bedelini kadına ödemesine hükmedebilir. Bu konuda 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemektedir; boşanma kesinleştiği andan itibaren 10 yıl içinde ziynet davası açılmalıdır. Sonuç olarak, düğün takıları genellikle kadında kalır; ancak uygulamada bunun için gerekirse hukuki süreç işletmek ve talebi yazılı hale getirmek gerekir.

👨‍⚖ Avukatın Önemi

Boşanma süreci, hem hukuki karmaşıklığı hem de duygusal yıpratıcılığı olan bir süreçtir. Bu nedenle bir avukatın desteği, hak kaybı yaşamamak ve süreci doğru yönetmek açısından büyük önem taşır. İşte boşanma davasında avukatın oynadığı kritik roller:

Doğru Yönlendirme ve Hazırlık: Deneyimli bir avukat, müvekkilinin durumunu değerlendirip en uygun yol haritasını çizer. Hangi boşanma sebebine dayanılacağı, dilekçede nelere vurgu yapılacağı gibi konularda uzman görüşü sunar. Örneğin, müvekkil haklı olsa bile dilekçede usule dair bir eksiklik (yanlış mahkeme seçimi, eksik imza, harç yatırmama vb.) davanın reddine yol açabilir. Avukat, daha dava açılmadan bu tuzakları ortadan kaldırır. Örnek: Bir müvekkil, avukata gelmeden önce kendi başına dava açmış ve dilekçede yetkili mahkemeyi yanlış yazdığı için davası usulden reddedilmişti. Avukat ile çalışmaya başladıktan sonra dilekçe yeniden düzenlendi ve doğru mahkemede dava sorunsuz şekilde yürütüldü.

Hukuki Bilgi ve Tecrübe: Boşanma davalarında Medeni Kanun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili içtihatlar uygulamaya yön verir. Avukat, yılların birikimiyle hakimin nelere dikkat ettiğini bilir; hangi delillerin daha etkili olacağını öngörür. Örneğin, “Whatsapp mesajları delil olur mu?” veya “özel dedektif tutmalı mıyım?” gibi soruları avukatınıza danışarak en doğru yanıtları alabilirsiniz. Avukatınız hangi delilleri yasal yolla nasıl sunabileceğinizi, hangilerinin usule aykırı olup dava dosyasına zarar verebileceğini önceden size söyleyerek stratejinizi belirler. Tecrübeli bir avukat ayrıca karşı tarafın hamlelerini de tahmin ederek size önlem aldırır.

Dilekçelerin ve Protokollerin Hazırlanması: Boşanma sürecinde dilekçe aşaması çok kritiktir. Davanın çekişmeli olması halinde dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi gibi yazılı beyanlar verilir. Her birinde usul kurallarına uymak, hak düşürücü süreleri ve itirazları zamanında yapmak gerekir. Avukat, müvekkili adına bu dilekçeleri yazarak hukuki argümanları en güçlü şekilde sunar. Anlaşmalı boşanmada da bir boşanma protokolü hazırlanmalıdır. Bu protokolün net ve yasalara uygun şekilde kaleme alınması çok mühimdir; aksi halde hakim anlaşmalı boşanmayı kabul etmeyebilir. Avukat, protokolde olması gereken asgari unsurları (nafaka türleri, velayet, mal paylaşımı, tazminat vs.) bilir ve müvekkillerin isteklerini yasaya uygun şekilde metne döker.

Dava Sürecinin Etkin Yönetimi: Çekişmeli boşanmalarda duruşmalarda bulunmak, gerektiğinde tanıkları sorgulamak, karşı tarafın iddialarına sözlü savunma yapmak gerekir. Bu aşamalarda avukatınız, bir kalkan ve kılavuz görevi görür. Mahkemede hakimle doğru bir iletişim kurmak, yeri geldiğinde hakkınızı usulünce savunmak herkes için kolay olmayabilir; avukatınız sizin yerinize bu görevi üstlenir. Örneğin, karşı taraf asılsız iddialar ileri sürüyorsa avukatınız bunları çürütecek delilleri sunar, tanıkları çapraz sorguya alarak gerçeğin ortaya çıkmasını sağlar. Siz duygusal olarak gerilim yaşarken, avukatınız soğukkanlı şekilde odaklanmanız gereken noktaları size hatırlatır.

Hakların Korunması ve Geleceğin Planlanması: Boşanma, sadece evlilik ilişkisinin bitmesi değil, çoğu zaman ekonomik ve sosyal hakların da yeniden düzenlenmesidir. Avukat, nafaka miktarının makul seviyede belirlenmesi, velayet konusunda müvekkilin isteklerinin savunulması, mal paylaşımında hakkaniyetli bir sonuca ulaşılması için çalışır. Özellikle karşı taraf avukatla temsil ediliyorsa, tek başınıza kendi haklarınızı tam olarak bilemeyebilirsiniz. Bir avukat, ülke çapındaki emsal kararları ve yasal düzenlemeleri takip ettiği için sizin adınıza en iyi sonucu elde etmeye gayret eder. Boşanma sonrasını da düşünerek (örneğin nafaka artış oranları, çocuğun okul masraflarının paylaşımı gibi hususlar) anlaşma metinlerine veya mahkeme kararına girmesini sağlayacağı hükümler önerir. Bunlar, ileride doğabilecek ihtilafları önler.

Sonuç olarak, bir avukat boşanma sürecinde sizin sesiniz ve savunucunuz olur. Hem hukuki prosedürle uğraşma yükünü üzerinizden alır, hem de duygusal olarak en zor anlarda yol gösterir. Elbette avukat tutma zorunluluğu yoktur; herkes kendi davasını açabilir ve yürütebilir. Ancak deneyimler göstermiştir ki avukatsız yürütülen davalarda yapılan küçük hatalar, telafisi güç sonuçlar doğurabiliyor. Örneğin yanlış mahkemede açılan bir dava aylar sonra yetkisizlikle reddedilip en baştan açılmak zorunda kalınabiliyor; yahut dilekçede önemli bir talebi unutmak daha sonra o haktan feragat etmiş sayılmanıza yol açabiliyor. Bir avukat ise bu pürüzleri engelleyerek süreci en baştan sağlam kurar. Özellikle çocuk varsa, velayet ve nafaka konularında uzman bir boşanma avukatının dokunuşu kritik farklar yaratabilir.

Avukat ayrıca gerektiğinde sizi anlaşmaya yönlendirir veya uzlaşmazlıkta sonuna kadar savaşır. Sizin menfaatinize hangisi uygunsa onu tavsiye eder. Unutmayın ki boşanma davası bir satranç gibidir; her hamleyi önceden düşünmek gerekir. İyi bir avukat, bu satrancı sizin adınıza planlayan ve yürüten stratejisttir.

📄 Örnek Dava Dilekçeleri

Boşanma davası için hazırlanan dilekçelerin şekli ve içeriği, davanın türüne göre farklılık gösterir. Aşağıda, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma durumlarına uygun iki ayrı dava dilekçesi örneği sunulmuştur. Bu dilekçeler kurgusal senaryolar temelinde hazırlanmış olup gerçeği yansıtmaz, ancak birer şablon olarak boşanma dilekçelerinin nasıl olabileceğini göstermektedir. İlk örnek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması konusunda tarafların anlaştığı (protokolle her konuda uzlaşılmış) bir anlaşmalı boşanma dilekçesidir. İkinci örnek ise eşine karşı şiddetli geçimsizlik ve kusur iddiaları ileri süren bir çekişmeli boşanma dilekçesidir. Her iki dilekçe de Bakırköy Aile Mahkemesi’ne hitaben ve Av. Fatih Derin vekilliğinde yazılmıştır.

Anlaşmalı Boşanma Dava Dilekçesi Örneği

BAKIRKÖY AİLE MAHKEMESİ’NE

DAVACI : Ayşe Kaya (T.C. 12345678910)
Adres: Kartaltepe Mah. Örnek Sk. No:1 Bakırköy/İST.

DAVALI : Mehmet Kaya (T.C. 10987654321)
Adres: Kartaltepe Mah. Örnek Sk. No:1 Bakırköy/İST.
(Davacı ile aynı adreste mukim)

DAVA KONUSU : Tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına, protokol gereğince velayet, nafaka ve mal paylaşımı hususlarında karar verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR :

  1. Müvekkilim davacı Ayşe Kaya ile davalı Mehmet Kaya 15.06.2015 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evlilikten 01.03.2016 doğumlu Efe adında müşterek çocukları bulunmaktadır.
  2. Taraflar bir süredir fikir ayrılıkları yaşamakta olup evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Uzun süredir devam eden karşılıklı anlaşmazlıklar nedeniyle evlilik birliği devam ettirilemez hale gelmiştir.
  3. Taraflar boşanma ve boşanmanın mali sonuçları konusunda uzlaşmaya varmışlardır. Türk Medeni Kanunu m.166/3 uyarınca anlaşmalı boşanma şartları oluşmuştur. Taraflar arasında imzalanan 01.05.2025 tarihli Boşanma Protokolü ekte sunulmaktadır.
  4. Söz konusu protokole göre; müşterek çocuk Efe’nin velayeti anne Ayşe Kaya’da olacak, baba Mehmet Kaya çocuğa aylık 2.000 TL iştirak nafakası ödeyecektir. Davacı Ayşe Kaya eşinden herhangi bir yoksulluk nafakası veya maddi-manevi tazminat talebinde bulunmamıştır. Taraflar birbirlerinden düğün takıları ve kişisel eşyalar dışında mal rejimi alacağı talep etmeyeceklerini karşılıklı beyan etmişlerdir. (Protokolde tüm bu hususlar detaylandırılmıştır.)
  5. Taraflar evlilik birliğini devam ettirme konusunda kararlı olmadıklarından, mahkemenizin de uygun bulması halinde duruşmaya birlikte katılarak boşanmak istediklerini beyan edeceklerdir.

HUKUKİ SEBEPLER : TMK md.166/3, HMK md.119 ve ilgili diğer yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER : Nüfus kayıt örneği, 01.05.2025 tarihli Boşanma Protokolü (ek-1), tarafların kimlik fotokopileri, tanık beyanı (gerekirse) ve diğer yasal deliller.

SONUÇ ve TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle, Mahkemenizde açılmış bu davanın yapılacak duruşmasında;

  • Davacı Ayşe Kaya ile davalı Mehmet Kaya’nın anlaşmalı olarak boşanmalarına,
  • Ekte sunulan protokol uyarınca müşterek çocuk Efe Kaya’nın velayetinin davacı anne Ayşe Kaya’ya verilmesine, davalı baba Mehmet Kaya’nın çocuğun bakım ve eğitimi için aylık 2.000 TL iştirak nafakası ödemesine,
  • Protokolde belirlenen şahsi münasebet (kişisel ilişki) düzenlemesinin hükme aynen geçirilmesine,
  • Tarafların karşılıklı olarak maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin olmadığının hükümde belirtilmesine,
  • Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflar üzerinde bırakılmasına (anlaşmalı boşanma gereği taraflar feragat etmektedir),

karar verilmesini, davacı ve davalı vekilleri olarak müştereken ve saygıyla arz ve talep ederiz.

Davacı Vekili Davalı Vekili
Av. Fatih Derin Av. Fatih Derin

Çekişmeli Boşanma Dava Dilekçesi Örneği

BAKIRKÖY AİLE MAHKEMESİ’NE

DAVACI : Zeynep Yılmaz (T.C. 11223344556)
Adres: Ataköy Mah. Örnek Cd. No:2 D.5 Bakırköy/İST.

DAVALI : Ahmet Yılmaz (T.C. 66554433221)
Adres: Ataköy Mah. Örnek Cd. No:2 D.5 Bakırköy/İST.

DAVA KONUSU : Türk Medeni Kanunu m.166/1 uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) nedeniyle boşanma ile boşanmanın fer’ilerine (velayet, nafaka, tazminat) ilişkin taleplerimizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR :

  1. Müvekkilim Zeynep Yılmaz ile davalı Ahmet Yılmaz 20.08.2018 tarihinde evlenmişlerdir. Tarafların Eda (D. 01.05.2019) adlı 6 yaşında bir kız çocukları bulunmaktadır. Evlilik birliğinin ilk yıllarında taraflar uyum içinde yaşamışsa da son iki yıldır ciddi geçimsizlik ortaya çıkmıştır.
  2. Davalı eş aşırı alkol kullanma ve evde şiddet uygulama alışkanlığı geliştirmiştir. 2022 ve 2023 yıllarında davalı Ahmet Yılmaz, müvekkilime defalarca fiziksel şiddet uygulamıştır. Örneğin 15.11.2023 tarihinde tartışma esnasında müvekkilimi itip yere düşürmüş, kolunun kırılmasına sebep olmuştur. Bu olaya dair müvekkilimin aldırdığı darp raporu ve davalının 2023/456 E. sayılı ceza dosyası bulunmaktadır (Ek-2: Adli rapor, Ek-3: Ceza davası iddianamesi).
  3. Davalı, şiddet eylemleri yanında müvekkilime ve ailesine sürekli hakaret etmektedir. Bir keresinde müvekkilimin babasına telefon açarak “Bu kızını boşayacağım, defolsun gitsin, yoksa onu öldürürüm” demiştir. Müvekkilim bu tehditler nedeniyle can güvenliği endişesiyle 6284 sayılı Kanun kapsamında koruma kararı da aldırmıştır (Ek-4: Koruma kararı örneği).
  4. Evlilik birliği, davalının ağır kusurlu bu davranışları neticesinde temelinden sarsılmıştır. Müvekkilim Zeynep için bu evliliği sürdürmek imkânsız hale gelmiştir. Davalı da evlilik görevlerini yerine getirmemektedir; aileye ekonomik katkısı yok denecek kadar azdır, zira çalışmamakta ve müvekkilimin gelirine ortak olarak geçinmektedir.
  5. Taraflar fiilen 5 aydır ayrı yaşamaktadır. Müşterek çocuk Eda, dava tarihinden itibaren müvekkilim annesiyle birlikte kalmaktadır. Bu süreçte davalı baba çocuğu arayıp sormamış, hiçbir nafaka desteğinde bulunmamıştır.
  6. Velayet Talebi: Müşterek kızları Eda Yılmaz’ın velayetinin davacı anneye verilmesi gerekmektedir. Çocuk şu an anne bakımında sağlıklıdır, ancak babasıyla kaldığında şiddet ortamına maruz kalma riski vardır. Baba, alkol bağımlılığı nedeniyle çocuğa bakamayacak durumdadır. Bu nedenle velayetin müvekkilime verilmesi, babayla kişisel ilişkinin mahkemece pedagoji eşliğinde belirlenmesi talep ediyoruz.
  7. Nafaka Talebi: Müvekkilim boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olup kendisi için aylık 3.000 TL yoksulluk nafakası talep etmekteyiz. Ayrıca müşterek çocuk Eda’nın bakım ve eğitim giderleri için davalı babanın aylık 2.500 TL iştirak nafakası ödemesini istiyoruz. Davalı, geçmişte birikimli paralarını alkole harcamış olsa da çalışabilecek yaştadır ve nafaka ödeyebilecek güçtedir.
  8. Tazminat Talebi: Davalının ağır kusurlu davranışları (şiddet, tehdit ve hakaret) neticesinde müvekkilim derin üzüntü ve psikolojik travma yaşamıştır. Bu sebeple 50.000 TL manevi tazminat talep ediyoruz. Ayrıca müvekkilim ev hanımı olup boşanmayla ekonomik açıdan zora düşecektir; davalının kusuru nedeniyle evlilik birliği sona erdiğinden 20.000 TL maddi tazminat talep ediyoruz.
  9. Müvekkilim, uğradığı fiziksel ve duygusal zararlar nedeniyle boşanma davasını açmak zorunda kalmıştır. Davalı tarafın barışma yönünde telkinleri olmuşsa da müvekkilim artık evliliği sürdürmek istememektedir. Tarafların yeniden bir araya gelmesi mümkün görünmemektedir.

HUKUKİ SEBEPLER : TMK md. 161, 162, 166 ve ilgili diğer maddeler; 6284 Sayılı Kanun; HMK ve ilgili mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER :

  • Nüfus Aile Kayıt Tablosu (Ek-1)
  • 15.11.2023 tarihli Adli Darp Raporu (Ek-2)
  • Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesi 2023/456 E. sayılı dosyası (Ek-3, kopya iddianame)
  • Bakırköy 1. Aile Mahkemesi’nin 2023/789 D. İş sayılı Koruma Kararı (Ek-4)
  • Tanıklar: Fatma Demir (müvekkilin annesi), Ali Demir (müvekkilin babası), Ayla Çetin (komşu) — tanık listesi eklidir.
  • WhatsApp yazışma dökümleri, fotoğraflar (Ek-5, bazı tartışma ekran görüntüleri)
  • Gerekirse bilirkişi incelemeleri ve yemin delili
  • Her türlü yasal delil.

NETİCE ve TALEP : Yukarıda arz edilen sebeplerle;

  1. Davacı Zeynep Yılmaz ile davalı Ahmet Yılmaz’ın boşanmalarına (evlilik birliğinin davalı tarafın kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsılması gereğince),
  2. Küçük müşterek çocuk Eda Yılmaz’ın velayetinin davacı anne Zeynep Yılmaz’a bırakılmasına; davalı babanın çocuk ile uygun kişisel ilişki kurmasına,
  3. Davalı Ahmet Yılmaz’ın, müşterek çocuk için aylık 2.500 TL iştirak nafakası ödemesine; bu nafakanın dava tarihinden itibaren işlemesine,
  4. Davalı Ahmet Yılmaz’ın, davacı Zeynep Yılmaz’a boşanma sonrası yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle aylık 3.000 TL yoksulluk nafakası ödemesine; bu nafakanın kararın kesinleşmesinden itibaren başlamasına,
  5. Davalının kusurlu fiilleri neticesinde davacının uğradığı zararlar karşılığı 20.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatı davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
  6. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına,

karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

Davacı Vekili
Av. Fatih Derin

Comments are closed