(TCK M.136)
1. SUÇ TİPİNE GİRİŞ
Bireylerin özel hayatı ve kişisel veriler üzerindeki tasarruf hakkı, modern hukuk sistemlerinde temel insan hakları arasında kabul edilmektedir. Gelişen teknoloji, dijital iletişim araçlarının yaygınlaşması ve veri işleme kapasitelerinin artması, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde elde edilmesi, işlenmesi veya paylaşılması riskini ciddi ölçüde artırmıştır. Bu gelişmeler, devletlerin kişisel verilerin korunmasına yönelik normatif düzenlemeler yapmasını zorunlu kılmıştır.
Türk hukukunda 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) kişisel verilerin ceza normlarıyla korunması için yeni suç tipleri ihdas edilmiştir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu (TCK m. 136) da bu kapsamda yer alır. Bununla birlikte, Türk hukukunda 2016 yılında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile, kişisel verilerin korunmasında yeni bir aşamaya gelinmiştir.
Türk hukukunda kişisel verilerin korunmasına ilişkin anayasal güvence, 1982 Anayasası’nın 20. maddesinde düzenlenmiş; bu hüküm ile herkesin kendisine ait kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmiştir. Ceza hukuku bakımından ise kişisel verilerin korunmasına ilişkin suç tipleri, Türk Ceza Kanunu’nun “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” başlıklı bölümünde yer almakta olup, TCK m. 136 “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunu düzenlemektedir.
Bu suç tipi, kişisel verilerin yetkisiz üçüncü kişilerle paylaşılmasını veya hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesini yaptırım altına almakta; böylelikle bireyin mahremiyet alanı ile veriler üzerindeki hâkimiyetini korumayı amaçlamaktadır. Kapsam itibarıyla hem aktif bir fiil olan “verme” hem de aktif veya pasif biçimde gerçekleşebilecek “ele geçirme” eylemlerini kapsaması, suçun geniş bir koruma alanı sunduğunu göstermektedir.
2. SUÇUN GENEL KAPSAMI
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme suçu (TCK M. 136), kişinin özel hayatında gizli kalması gereken ve sınırlı bir çevrenin bildiği kişisel bilgilerin, başkaları tarafından bilinmesi mümkün olan kişinin belirlenebilir ve ayırt edilebilir nitelikte ki bilgilerinin hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilmesi, başkasına verilmesi ve yayılması ile bu suç işlenir. Örneğin cep telefonu tamircisinin fotoğraf kopyalaması, Bir hastane çalışanı ünlü bir kişinin sağlık raporlarını basına veya sosyal medyaya sızdırması, Bir kişi, başkasının sosyal medya hesabını hackleyerek özel mesajlarını ve fotoğraflarını indirmesi.
Bu suçun düzenlenmesinde ki temel amaç; bireylerin özel hayatına dair bilgilerin izinsiz şekilde toplanmasını engellemek ve kişisel verilerin korunmasını anayasal hak olarak güvence altına almaktır.
hem özel hayatın gizliliğini hem de kişisel veriler üzerindeki tasarruf hakkını korumaktır.
A) Özel hayatın gizliliğini korumak
Bu bilgilerin izinsiz paylaşılması veya elde edilmesi, kişinin mahremiyet alanına doğrudan müdahaledir.
B) Kişisel veril üzerinde kontrol hakkını güvence altına almak
Birey, kendisine ait verinin kim tarafından, ne zaman, ne şekilde kullanılacağına bizzat karar verme hakkına sahiptir. Amaç kişisel veri üzerinde bireyin iradesini korumaktır.
C) Hukuka aykırı veri akışını önlemek
Verilerin yetkisiz şekilde üçüncü kişilere aktarılması, veri zincirinde sürekli ihlallere yol açar.
D) Dijital çağda veri güvenliğini sağlamak
Teknolojiyle birlikte kişisel veriler ekonomik değer kazanmış, siber saldırılar ve veri hırsızlığı yaygınlaşmıştır. Amaç modern tehditlere karşı ceza hukuku koruması sağlamaktır.
3. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Korunun hukuki değer, kişilerin özel hayat hakkının özel bir şekli sayılan kişisel verilerin korunması hakkıdır. Türk Ceza Kanunu’nda da kişisel verilerin korunmasına yönelik suçlar, ” Kişilere karşı suçlar ve Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” başlığı altında toplanmıştır.
HAKİM GÖRÜŞ : Korunan hukuki değer, Anayasa m. 20 ile güvence altına alınan özel hayat hakkıdır. Kişisel veriler, özel hayatın bir yansımasıdır ve bu nedenle korunur. Bu görüşe göre asıl korunan değer, bireyin mahremiyet alanıdır.
GÖRÜŞ 2 : Kişisel Verilerin Kendisi ve Bilgi Üzerinde Tasarruf Hakkıdır. Kişisel veriler, bireyin kimliğine dair bilgileri içerir; bunların korunması, özel hayatın korunmasından bağımsız da değerlendirilebilir. Burada asıl korunan, kişisel verilerin bizzat kendisi ve kişinin bunlar üzerinde kontrol hakkıdır.
KARMA GÖRÜŞ ( YARGITAY’IN YAKIN OLDUĞU GÖRÜŞ) : Korunan hukuki değer, hem özel hayatın gizliliği hem de kişisel veriler üzerindeki tasarruf hakkıdır.
4. SUÇUN TEMEL UNSURLARI
A) MADDİ UNSURLAR
I. SUÇUN KONUSU
Suçun konusunu kişisel veriler oluşturmaktadır. Kişisel veri kavramı, birçok hukuki düzenlemede benzer şekilde tanımlanmıştır. Nitekim 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 3. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, uluslararası düzenlemelere paralel olarak kişisel veri; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. kişisel verilere yönelik suçların değerlendirilmesinde esas alınması gereken tanım olma özelliği taşımakla birlikte Türk Ceza Kanunu’nun 135 ve 136. maddesine ilişkin gerekçede de, bu suçun konusunu oluşturan kişisel verilerin, gerçek kişilere ait her türlü bilgiyi kapsadığı açıkça vurgulanmıştır. Kişisel verilerin tanımlanma şekline bakıldığı zaman tüzel kişilerin bu kapsamın dışında yer aldığı anlaşılmaktadır.
Tanım itibariyle iki unsur söz konusudur. Bunlar; verinin gerçek bir kişinin olması ve bu kişinin belirli veyahut belirlenebilir olması gerekir. Gerçek kişi var ve onu belirlenebilir nitelikteki kılan bilgiler suçun konusunu oluşturacaktır.
II. FAİL UNSURU
Kanunda faillik sıfatını daraltan bir ifade yer almamaktadır. Bu durumda özgü bir suç söz konusu değildir. Herkes bu suçun faili olabilir.
Suçun faili, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına veren veya bunları hukuka aykırı şekilde ele geçiren herhangi bir gerçek kişidir.
Doktrinde hâkim görüş: Fail yalnızca gerçek kişi olabilir, tüzel kişiler doğrudan fail sayılamaz. Ancak suçun işlenmesi tüzel kişinin yararına ve faaliyeti çerçevesinde olmuşsa, bu durumda gerçek kişi cezalandırılırken tüzel kişi hakkında da m. 60 uyarınca güvenlik tedbiri uygulanır. Bazı yazarlar, özellikle kişisel veri ihlallerinin çoğunun şirketler aracılığıyla işlendiğini belirterek, tüzel kişilerin cezai sorumluluğunun genişletilmesini savunmaktadır.
Ancak failin konumu, suçun nitelikli hâli kapsamında daha ağır cezayı gerektirebilir. Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi daha ağır ceza gerektiren nitelikli haldir (TCK M. 137/1-a,b). Bu nitelikli hale dayanarak özgü suçun mevcudiyeti kabul edilir.
III. MAĞDUR UNSURU
Bu suçun mağduru herkes olabilir. Suçun konusu verilerin şahsına ait olduğu gerçek kişi, suçun mağdurudur.
Hukuka aykırı olarak ele geçirilen veya verilen verilerin gerçek kişiye değilde tüzel kişiye ait olması durumunda bu suç oluşmaz. Tüzel kişiler mağdur olamaz. TCK m. 136’te korunan hukuki değer, özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hakkıdır. Bu hak ise özel hayatın gizliliği kapsamında, Anayasa m. 20’de yalnızca gerçek kişilere tanınmıştır.
IV. HAREKET UNSURU
Kişisel verileri hukuka aykırı verme, yayma ve ele geçirme suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi veya ele geçirilmesi hareketleriyle işlenebilir. Seçimlik hareketlerden birisinin işlenmesiyle suç tamamlanır. Neticeli bir suç değildir. Sırf hareket suçudur.
İki seçimlik hareketin aynı konu üzerinde işlenmesi halinde tek suç işlenmiş olacaktır fakat yaptırımı üst sınıra yaklaşacaktır. Örneğin kişisel verinin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi ve hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi suçunda iki seçimlik harekette işlenmektedir ancak tek suç oluşmaktadır netice itibariyle yaptırımı üst sınıra yaklaşmış olacaktır.
Bir başkasına verilen veya yayılan verilerin hukuka uygun olarak kaydedilip kaydedilmediğinin bir önemi yoktur. TCK m. 136’da tanımlanan bu suç bağımsız bir suçtur. Hukuka uygun kaydedilmiş olsun veya olmasın bu veriyi hukuka aykırı olarak verme, yayma ve ele geçirme hareketiyle bu suç tamamlanmış olacaktır. Kaydetme fiilini hukuka uygun hale getiren sebepler, verinin başkasına verilmesini ve yayılmasını hukuka uygun hale getirmez.
BAŞKASINA VERME : ”Başkası” ifadesiyle hem gerçek kişi hem tüzel kişinin başkası dahilinde olabileceği söylenmelidir. Verme eyleminin hukuka aykırı bir şekilde verilerin başkasının bilgisi dahiline sunulmasıdır.
ELE GEÇİRME: Kişisel verilerin ele geçirilmesi suçu, verileri hukuka aykırı olarak verme ve yayma suçundan farklıdır.
Diğer seçimlik hareketlerde fail elinde ki bilgileri başkalarının bilgisine sunmaktayken, ele geçirme suçunda fail kendi hakimiyet alanına sokmak suretiyle bu suçu işlemektedir. Tamamen icrai davranışlarla işlenebilen bu suç, hırsızlık suçuna çok benzemektedir. Veri hırsızlığı olarak da ifade edilebilir.
Elektronik ortamda verilerin ele geçirilmesi durumu verilerin, CD, bilgisayar yada disklere kaydedilmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. Bu durumda Verilerin kaydedilmesi suçu, verilerin ele geçirilmesini sağlama aracına dönüşmektedir. Yani elektronik ortam nedeniyle ele geçirme hareketi, kaydetme suretiyle gerçekleşmektedir. Failin daha ağır ceza yaptırımı olan ele geçirmeden cezalandırılması gerekmektedir.
Kişisel verilerin vereni olduğu gibi bir alanı da vardır. Verileri alanında gerçek kişi olması gerekmektedir. Kişisel veriyi veren cezalandırıldığı halde alan kişi cezalandırılmamaktadır. Meğerki veriyi kabul eden kişinin veriyi ele geçirdiğinden söz edilebilsin.
YAYMA: Kişisel verilerin başkaları tarafından duyulmasını, öğrenilmesini sağlayacak şekilde açığa vurulmasını ifade eder. Yayma hareketinde verilerin kimler tarafından öğrenildiği saptanamaz. Önemli olan verinin çok sayıda kişiye ulaşma potansiyelinin olmasıdır.
B) MANEVİ UNSUR
Kasten işlenebilen bir suçtur. Kanunda taksirli hali düzenlenmemiştir Dikkat ve özel yükümlülüklerine aykırı olarak ihmalen bu suçun işlenmesi halinde suç oluşmayacaktır.
Bilerek ve isteyerek hareket etmek itibariyle işlenebilen bir suç olması nedeniyle ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kast yeterlidir amaç ve netice unsuru aranmaz.
C) HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi, bu suçun işlenmesini sağlar. Bu hareketleri meşrulaştıran bir zeminde fiil suç teşkil etmeyecektir. Bu meşru zemini ilgilinin rızası ve kanun hükmünün yerine getirilmesi oluşturur. Ancak verinin niteliği önemlidir. Örneğin estetik cerrahının hastaya ilişkin çıplak görüntülerinin yayınlanmasında ilgilinin rızası bu fiili tek başına hukuka uygun kılmaz.
Anayasanın 20. Maddesinin 3. Fıkrasında ”ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işleneceği belirtilmiştir. Kısacası iki tür hukuka uygunluk sebebi kabul edilmiştir. Bunlar; kanunun öngördüğü haller ve kişinin açık rızasıdır.
5. SUÇUN NİTELİKLİ UNSURLARI
Nitelikli unsurları suçun konusuyla ilgili nitelikli haller ve faillik sıfatıyla ilgili nitelikli haller olmak üzere iki kategoride inceleyeceğiz.
A) FAİLLİK SIFATIYLA İLİŞİK NİTELİKLİ HALLER
Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak ve belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi, TCK 137. Maddede aynen yer almaktadır. Bu nitelikli haller vuku bulması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılması öngörülmüştür.
Suçun TCK m. 137/1 halleri cezayı ağırlaştıran nitelikli hal kabul edilir.
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlenmesi
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi
TCK 137/1-a nitelikli halinin oluşması için kamu görevlisi tarafından işlenmesi yeterli değildir. Kamu görevlisinin suçu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlemelidir. Yani kamu görevlisi veri işleme, kaydetme bakımından görevli ve yetkili olmalıdır. Ayrıca yetkili ve görevli kamu görevlisi görevi kötüye kullanma suçunu da işleyecektir. Ancak görünüşte içtimanın özel norm – genel norm ilişkisi açısından madde 137 özel norm olarak, görevi kötüye kullanma suçunu içinde eritecektir.
B) SUÇUN KONUSUYLA İLİŞİK NİTELİKLİ HALLER
Türk Ceza Kanunu’nun 136. Maddesine 2019’da 7188 sayılı kanunla 2. Fıkra eklenmiştir. Bu fıkraya göre: ”Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.”
Kanunun 236. Maddesinin 5. Fıkrasında nitelikli cinsel istismar suçunun mağduru çocukların soruşturmada ki beyanları ve görüntülerinin kayda alınması zorunlu hale gelmiştir.
Kanunun 236. Maddesinin 6. Fıkrasında cinsel saldırı suçunun mağduru yetişkinler için soruşturmada ki beyan ve görüntüleri rıza göstermeleri halinde kayda alınabilecektir. Bu kayıtların gizliliği için tedbirler alınmalı ve saklanmalıdır.
Kişisel verileri hukuka aykırı verme, yayma ve ele geçirme hareketinde, suçun konusu olan veriler CMK’nın 236. Maddesinin 5 ve 6. Fıkraları ile düzenlenen veriler ise, daha fazla ceza gerektiren nitelikli hal oluşacaktır ve verilecek ceza bir kat artırılacaktır.
Soruşturma aşamasının gizliliği ve bu aşamada ki hassas bilgilerin gizliliğinin alenen ihlal edilmesi TCK’nın 285. Maddesinde ki suçu oluşturacaktır. Kişi ifadesi ve görüntüleri kişisel veridir.
6. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
A) TEŞEBBÜS
Türk Ceza Kanunu m. 35’te suça teşebbüs düzenlenmiştir. Fail, suç işlemek kastı ile suça elverişli hareketlerle suçun icrasına doğrudan doğruya başlamış olup, işlemeyi kastettiği suçu elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumu teşebbüs olarak nitelendirilmiştir. Sırf hareket suçları ve ihmali suçlarda teşebbüsün gerçekleşmesi çok istisnaidir. Genel kabul bu suçlarda teşebbüse iştigal edilemez.
Kişisel verilerin başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi ile bu suç tamamlanır. Neticeli bir suç değildir. Sırf hareket suçudur. Bu hareketlerden birisinin icrasına başlanmış olmasına rağmen tamamlanamaması halinde suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır. Örneğin verinin ele geçirildiğini düşünerek CD’ye aktarılan verinin, CD’ye eksik aktarılması sonucu dosyanın açılmaması.
B) İŞTİRAK
TCK madde 37 vd. İştirak düzenlenmiştir. İştirak bakımından bir özellik öngörülmemekle birlikte iştirakin her şekliyle suça katılmak mümkündür. Kanuni tanım uyarınca suçu birlikte gerçekleştiren her bir kimse fail olarak işledikleri suçtan sorumlu tutulur.
Verilerin verilmesi hareketinin karşısında verileri alan pozisyonunda bulunan bir kişi olmalıdır. Ancak verileri alan cezalandırılmaz.
C) İÇTİMA
Kişisel verilerin kaydedilmesine gösterilen rıza, başkasına verilmesi veya yayılmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Bu nedenle hukuka aykırı kaydedilen ve hukuka uygun kaydedilen kişisel veriler diye ayrım yapmaktayız.
Hukuka uygun olarak kaydedilen verilerin başkasına hukuka aykırı olarak verilmesi veya yayılması durumunda TCK’nın 137. Maddesindeki suç oluşacaktır.
Hukuka aykırı olarak kaydedilen kişisel verilerin başkalarına verilmesi yada yayılması durumunda hem 136. Madde hem de 135. Madde gündeme gelecektir. Bu durumda gerçek içtima uygulanarak her iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Çünkü TCK 135 ve 136 birbirinden bağımsız olarak düzenlenmiş ayrı suçlardır. Ancak kaydetme ve yayma suçları aynı anda tek fiille de gerçekleşebilir. Bu durumda farklı neviden fikri içtima uygulanarak fail en ağır suçtan cezalandırılacaktır. 136. Madde için daha ağır ceza öngörülmüştür.
Kişisel verilerin ele geçirilmesi teknolojinin gelişimiyle dijital ortamda kayıt altına alınmış verilerin elde edilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Bu durumda Türk Ceza Kanunu’nun 243. Maddesinin ihlali de söz konusu olacaktır. Bu suçun dijital ortamda işlenmesi halinde TCK 243 bilişim sistemine girme suçu ayrıca TCK 136’da birlikte işlenmiş olacaktır. Gerçek içtima uygulanarak her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Bu iki ayrı fiilin aynı anda tek fiille işlenmesi halinde ise farklı neviden fikri içtima uygulanarak bu cezalardan en ağır olanı faile uygulanacaktır.
Hukuka aykırı yayılan verilerin kişinin görüntü ve sesleri olması halinde bunları özel olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin 2. Fıkrası hali işlenmiş olacaktır. 134/2 özel hayatın gizliliği ihlali suçu kapsamında değerlendirilir. Özel hayata dair görüntü veya ses TCK’nın 136/1 kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilmez. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/14037 E. , 2022/2232 K)
Ancak doktrinde 134/2’nin 136 ile arasında görünüşte içtimanın özel norm – genel norm ilişkisi olduğunu 134/2’nin 136’ya göre özel norm niteliği taşıdığı ve hukuk aykırı olarak yayılan verilerin kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve sesler olması halinde özel norm olan 134/2’nin uygulanması gerektiğini söyleyen görüşler de vardır.
7. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Görevli Mahkeme : ASLİYE CEZA MAHKEMESİ |
Yetkili Mahkeme : SUÇUN İŞLENDİĞİ YER MAHKEMESİDİR. EĞER HAREKET VE NETİCE FARKLI YERLERDE GERÇEKLEŞMİŞSE, HER İKİ YER MAHKEMESİ DE YETKİLİDİR (CMK M. 12/2). ÖRN : Fail İstanbul’dan sisteme girip verileri Antalya’da bulunan server’dan çekmişse Hem İstanbul hem Antalya mahkemeleri yetkilidir. |
8. YAPTIRIM
A) TEMEL HAL
TCK m. 136/1: “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Sadece hapis cezası öngörülmüştür; adli para cezasına çevrilme imkânı yoktur. TCK m. 50/1 uyarınca 2 yılın altındaki hapis cezaları çevrilebilirken, burada alt sınır 2 yıl olduğundan çevrilemez.
B) DAHA FAZLA CEZA GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER
1) Suçun TCK m. 137/1 halleri cezayı ağırlaştıran nitelikli hal kabul edilir.
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlenmesi
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi
Bu durumda ceza : En az 3 yıl, en çok 6 yıl arasında olacaktır.
2) Suçun TCK 136/2 Kişisel verileri hukuka aykırı verme, yayma ve ele geçirme hareketinde, suçun konusu olan veriler CMK’nın 236. Maddesinin 5 ve 6. Fıkraları ile düzenlenen veriler ise, daha fazla ceza gerektiren nitelikli hal oluşacaktır ve verilecek ceza bir kat artırılacaktır.
Bu durumda ceza : En az 4 yıl, en çok 8 yıl arasında olacaktır.
3) Tüzel kişiler lehine güvenlik tedbiri, TCK m. 140 uyarınca, bu suç tüzel kişi yararına işlenirse, ilgili tüzel kişiye belirli faaliyetlerden men veya müsadere gibi güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Yargıtayın Alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi: Yargıtay, kişisel verilerin niteliğini, sayısını, yayılma biçimini ve yarattığı mağduriyet derecesini dikkate alarak cezada alt sınırdan uzaklaşılmasını isabetli buluyor. Örneğin, tek bir kişinin telefon numarasını paylaşmak ile binlerce kişinin kimlik bilgisini internete yaymak arasında büyük fark vardır.
Suçun zincirleme işlenmesi (TCK m. 43): Fail birden fazla kişiye ait verileri, tek bir fiille veya birbirini takip eden eylemlerle yayarsa, zincirleme suç hükümleri uygulanıp ceza 1/4 ila 3/4 oranında artırılıyor.
C) DAHA AZ CEZA GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER
1) Mağdurun rızasına yakın davranışlar
Görüş: Açık bir rıza olmasa da, mağdurun davranışları ile verinin paylaşılmasına “örtülü rıza” gösterdiği durumlarda cezanın alt sınırdan verilmesi gerekir. Örneğin Sosyal medyada herkese açık profilde paylaşılan bilgilerin, sınırlı bir grupta tekrar paylaşılması.
2) Zararın tamamen giderilmesi
Görüş: Mağdurun zararının giderilmesi, verilerin yayından kaldırılması, özür beyanı gibi durumlarda fail lehine TCK m. 62 (takdiri indirim) uygulanabilir. Etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilir.
3) Kişisel verinin niteliğinin önemsizliği
Görüş: Eğer hukuka aykırı şekilde verilen, yayılan veya ele geçirilen veri, mağdurun özel hayatı üzerinde ciddi bir ihlal yaratmıyorsa, cezada TCK m. 61 kapsamında alt sınırdan uzaklaşılmaması gerektiği savunulur. Örneğin Yalnızca isim-soyisim bilgisinin üçüncü kişiye iletilmesi, herhangi bir gizlilik değeri taşımayan bir verinin paylaşılması.
4) Failin kastının zayıflığı
Görüş: Failin amacı veriyi yaymak değil, başka bir meşru amaca ulaşmak ise (örneğin yardım talebi, borç tahsili gibi) ve sonuç olarak veri yayılmışsa, kastın zayıflığı dikkate alınarak ceza alt sınırdan verilmelidir.
KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI VERME VE ELE GEÇİRME SUÇU HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR
1) ADLİ PARA CEZASI HAGB, CEZANIN ERTELENMESİ OLGULARI MÜMKÜN MÜDÜR?
A) ADLİ PARA CEZASI : Hakimin taktiri ve bazı koşulların sağlanması durumunda hapis cezaları para cezalarına çevrilebilir. Ancak her suç bu kapsama dahil edilemez.
Hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi için suç kasten işlenmiş olmakla birlikte 1 yılın altında ceza verilmesi gerekmektedir. Sanığın sosyal, kişisel ve suçun işlenmesinde ki özellikleri hakim tarafından dikkate alınacaktır. ( TCK M. 62 Takdiri indirim)
Kişisel verileri verme, yayma ve ele geçirme suçunda 1 yılın altında ceza alınırsa, diğer koşullarında sağlnamasıyla birlikte hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir. Ancak 1 yılı aşarsa alınan ceza çevrilemez
Kişisel verilerin ele geçirilmesi, yayma veya başkasına verme suçunun hapis cezası, belli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir.
B) HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI(HAGB) : Sanık hakkında verilen cezanın, belirlenen yükümlülüklere uyulması halinde açıklanmamasıdır. HAGB, sanık hakkında verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli olması, daha önce kasıtlı suç işlenmemiş olması gerekir.
HAGB kararı neticesinde sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. Bu süre boyunca sanık kasıtlı suç işlememelidir. Meğerki kasıtlı suç işlenmesi halinde ceza açıklanarak kişinin siciline işlemekte ve infaz olmaktadır.
denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur.
TCK 136/1 uyarınca, verilen cezanın 2 yıl veya daha az olması durumunda ver diğer şartlarda mevcutsa HAGB kararı verilebilir.
C) CEZANIN ERTELENMESİ : TCK m. 51’e göre 2 yıl veya daha az ceza hapis cezaları şartları varsa ertelenebilir. TCK 136/1 kapsamında sanığa verilen ceza bu sınırlar içinde kalırsa, mahkeme cezayı erteleyebilir.
Hükümlü için, 1-3 yıl arasında bir denetim süresi belirlenir. Bu süre içinde kişi hiçbir suç işlemez ve yükümlülüklerine uyarsa, hapis cezası infaz edilmiş sayılır. Yani kişi cezaevine girmeden, cezasını çekmiş sayılır.
2) KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI VERME VE ELE GEÇİRME SUÇUNDA UZLAŞMA MÜMKÜN MÜDÜR?
Kişisel verileri hukuka aykırı verme, yayma ve ele geçirme suçunda uzlaşma hükümleri uygulanamaz.
3) İZİNSİZ FOTOĞRAF VEYA VİDEO ÇEKMEK BU SUÇ KAPSAMINDA MIDIR?
Kişinin videosu ya da fotoğrafı kişisel veri teşkil etmektedir. Bu veriyi izinsiz paylaşmak suçun oluşmasını sağlayacaktır.